12

453 31 3
                                    

Yatağın yanındaki komodinde duran saat ikiyi gösterirken Felix, yatakta yanında iki silahla oturuyor, tam önündeki koltukta iki koruması onu izliyordu. Bir süre Felix'e sakinleşmesi için zaman tanımışlardı. İyi olduğundan emin olduklarında başlarına gelen her şeyi, tanışma hikayelerine kadar, anlatmaya başladılar.

"San bize sadece bir kadını araştırmamız gerektiğini söyledi. Detaylarını bilmiyorduk. Neden araştırdığımızı bile bilmiyoruz."

"Ya amaçları kötüyse?" Felix tüm anlatılanları dikkatli ve sakin bir şekilde dinliyor, bazen aklındaki soruları yönlendiriyordu.

Hyunjin soruya karşılık omuz silkti. "Olabilir. Fakat araştırıp sonuna varmamıza izin verin. Hem belki annenizi bulabilirsiniz. Zarar vereceğini düşündüğümüz an bırakır, ikimiz de teslim oluruz."

Felix ısırarak kanattığı dudaklarında dilini gezdirdi. Bakışlarını kaçırıp kucağında birleştirdiği ellerine baktı. "Düşüneceğim."

"Ayrıca sizi kullanmadık, yaptığımız, söylediğimiz hiçbir şey yalandeğildi." Jeongin söze atıldı.

Felix nedenini bilmeksizin ikisine de inanmak istiyordu. Elbette şüpheleri vardı ancak ikisinin de kötü bir niyette olmadığı belliydi. "Size araştırmanızda yardım edeceğim. Bir şartla, benden hiçbir şey saklamayacaksınız." İkisi de anında başlarını sallamış ve teklifi kabul etmişti.

Felix, yaptığı şeyin doğruluğunu içten içe sorgulasa da fazla düşünmemeye çalıştı.

Ailesi hakkında her şeyi beyninde toparlamaya çalıştı. Yaşadıklarını kimseye anlatmamıştı, ilk olacaktı ve stresliydi. Sonunda bir yerden başlamaya karar verip söze başladı.

"Daha çok küçüktüm. Hepsi hafızamda bulanık ve kesit kesit. Annemin çığlıklarını hatırlıyorum, yanıma yüzü gözü mor şekilde geliyordu. Çok sonraları morluklar yaralara dönmeye başladı. Her yeri kesik kesik oluyordu. Pansuman yapmayı o zamanlar öğrenmiştim. Başta annemi öyle gördükçe ağlıyordum, fakat içimdeki hüzün sonradan kin ve hırsa dönüştü." Felix kendi parmaklarıyla oynarken burnunu hafifçe çekti. "Birkaç yıl sonra annemle birlikte bana da şiddet göstermeye başladı. Küçük ve zayıf olduğum için bedenim bu kadar şiddete katlanamıyordu. Bu yüzden haftalarca hasta yatıyordum, özel doktorlar çağırıyordu. Hasta olduğum zamanlar ne bana ne de anneme bir şey yapıyordu. Bu yüzden hastalandığımda acı çeksem bile huzurlu hissediyordum. İyileşince aynı döngü..." Ağırlaşan gözlerini kısa süreliğine kapattı. Ağlamaktan gözleri çıkacakmış gibi hissediyordu.

"Kendinizi zorlamayın." Jeongin'in anlayışına karşılık Felix sadece başını salladı. Gözlerini geri açtı ve kirpiklerinde biriken yaşları elinin tersiyle sildi.

"Sonra annem de beni bıraktı. Evden kaçtı, beni almadan. Babam yıllardır hala annemi arıyor. Beni bıraktığı için bazen ona kızıyorum, hatta nefret ediyorum. Bazen de onu anlıyorum, yatışıyorum."

Kanepede oturan iki arkadaş önlerinde ağlayan Felix'e deli gibi sarılmak, yaşadığı bunca şey için yüzlerce kez özür dilemek istiyorlardı. Hyunjin elini Jeongin'in sırtına götürüp okşamaya başladı. Böyle konularda hassas olduğunu biliyordu, ayrıca duygusal bir insan olduğundan, her an Felix'le beraber ağlayacak gibi görünüyordu.

"Annem gittikten sonra her şey daha da kötüye gitti. Babamın arkadaşları her evimize geldiğinde bana dokunmaya çalışıyorlardı. Hepsine karşı direndim, kendimi odalara kilitledim. Kimse bana yardım etmedi. Evdeki çalışanlar, korumalar, arkadaşlarım...

18 yaşımdan sonra her şey yavaş yavaş iyileşti. Babam iyice yaşlandı, hastalandı. İşleri bazen kötüleşti, bu yüzden çok meşguldü."

"Yanımıza gelebilirsin." Hyunjin'in zar zor duyulan sesi Felix'in kulaklarına vardığı an yerinden kalkıp kendini ikisinin kollarına attı.

Hyunjin belinden tutarak Felix'i kucağına oturttu. Felix, bir kolunu Hyunjin'e sararken, Jeongin başını Felix'in gövdesine yasladı. Felix'i kaçacakmış gibi sıkı sıkı sarmalamışlardı. "Özür dileriz." Jeongin pişmanlıkla konuştu. İkisi de suçlu hissediyordu. Belki daha öncesen burda olmadıkları için, belki de olanları Felix'e bir daha hatırlattıkları için.

Bir süre Felix'e sarılı şekilde kaldılar. Felix ikisinin kollarında sakinleşmiş, kendine gelmişti.

Hyunjin kucağında gözleri kapanan çocuğu alarak yatağına yatırdı. Felix o kadar yorgundu ki anında uyumuştu.

Felix uyur uyumaz iki arkadaş birbirine baktı. İşler gittikçe içinden çıkılmaz bir hal alıyordu.

"Kolun acıyor mu?" Jeongin hala kanepenin bir kenarında otururken kendine doğru yaklaşan Hyunjin'e sordu.

"Hayır. İyiyim, abartılacak bir şey yoktu zaten." Hyunjin, Jeongin'in dizlerine başını yaslayarak kanepeye uzandı. Kanepeye sığmadığı için dizlerini kırmıştı. Jeongin anında ellerini Hyunjin'in dağınık sarı saçlarına daldırdı. Parmaklarıyla saç diplerine masaj yapmaya başladığında Hyunjin gözlerini kapattı.

"Aramızdaki bu durum beni korkutuyor Innie."

"Neden?" Jeongin kalbinin sıkıştığını hissetti. Alacağı cevaptan korkuyordu.

"Arkadaşlığımız benim için çok özeldi..."

"Hala arkadaşız, aramızda ne olursa olsun arkadaş kalacağız."

"Arkadaşlar öpüşmez Jeongin veya birbirini arzulamaz."

"Öpüşmemiz aramızdaki arkadaşlığı bozmaz hyung."

"Peki." Hyunjin, daha fazla uzamaması adına onayladı.

"Senden hoşandığımı bilmiyormuşsun gibi davranma."

Hyunjin duyduğuyla yerinden doğruldu. "Ne?"

Jeongin alayla güldü, "Yapma bunu. Biliyordun zaten."

"Ben... tamam hissetmiştim ama gerçek olduğunu düşünmüyordum."

"Birkaç aydır seni tanıyan arkadaşın senin için hırsızlığa karışmaz Hyunjin. Sana açılmadan seni kaybedemezdim."

Hyunjin başını iki yana salladı. Bu konuda düşündükten sonra konuşmak istiyordu. "Uyuyalım. Geç oldu."

Salonda uyumak için yatak odasını terketti. Jeongin'i Felix'le bırakmıştı. Birbirlerine daha bağlı ve yakın olduklarını düşünüyordu. Bunu kıskanmıyordu, düşüncesiz ve bazen de kaba olduğunu bildiğinden olsa gerek.

Koltuğa yerleşmeden önce pencereni açmış yerine kurulmuştu. Tek kolla hareket etmek oldukça zordu. Sigara paketinden bir dal alarak dudaklarına bıraktı. Yaktığı sigaradan bir nefes alıp dudaklarından çekti.

Çocukluğundan beri birçok zorluk çekmişti. Babasını hiç tanımamıştı. Annesi onunla hiç ilgilenmemiş ardından vahşice öldürülmüştü. Hyunjin annesinden sevgi ve ilgi görmese bile onu çok seviyordu. Katledilmiş bedenini bulmak onda psikolojik sorunlara yol açmıştı. Önce ağır bir depresyon yaşamış ardından depresyon, bipolar bozukluğuna dönüşmüştü. Hiç gerçek bir arkadaşı olmamıştı. Jeongin'i tanıyana kadar olmamıştı. Onu bulup kendi çöplüğüne getirdiğinde nasıl da heyecanlıydı. Ardından manik ruh hali bitmiş tamamen değişmişti. Jeongin'in gitmesini beklerken tam tersi yanında olmuş, desteklemişti. Bipolar olduğunu açıkça arkadaşına söylemese de tahmin ettiğini biliyordu. Hırsızlık fikri yeniden manik kısımda aklına gelmişti. Baygın şekilde bodrum katına sürüklenirken çaresiz ve depresif hissetmeye yeniden başlamıştı.

Şimdi kesinlikle manik değildi. Geçişleri bazen günler, bazen haftalar, bazen ise aylar sürüyordu. Yaşadığı şeyler onu oldukça tetikliyordu.

Sigarasını bitirip kökünü küllüğe bastırdı. Uykusu vardı, koltuğa yatıp ne yapacağını düşünerek rüyaya daldı.

Bodyguard |hyunjeonglix|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin