Bay Lee'nin düzenlediği kutlama için hazırlıkla daha sabahtan başlamıştı. Tüm korumalar evi son derece güvende tutmak için etrafta dolanıyor, her şeyi kontrol ediyorlardı. Aşçılar şimdiden atıştırmaları hazırlamaya koyulmuştu. Herkes etrafta koştururken Jeongin ve Hyunjin Felix'in odasında Felix'in akşam giymek için denediği kıyafetleri yorumluyorlardı.
"Bu renk saçınızla uymadı." Jeongin, Felix'in yatağının yanında arkadaşıyla dikilirken konuştu. Felix başını salladı, "Saçım siyahken almıştım zaten bunu." Geri giyme odasına döndü.
Hyunjin bunu fırsat bilerek odanın diğer ucundaki çalışma masasına yöneldi. Masa ders notları ve garip figürlerle doluydu. Masada duran küçük çerçeve dikkatini çekti. Felix'i andıran bir kadın parkın ortasında durarak poz vermişti. Gözlerindeki mutluluk kağıt parçasından bile hissediliyordu. Felix'in adım seslerini duyunca resmin fotoğrafını çekerek geri yerine bıraktı. Bırakırken sert bırakmış olacak ki çerçevenin arkası açılmış yeri boylamıştı. Korkuyla Jeongin'e döndü. Jeongin hızlıca bir şeyler düşünerek bağırdı. "Efendim, kapıda büyük bir örümcek var. Zehirli olabilir kapıya yaklaşmayın." Felix'den bir süre ses çıkmadı. "Ne saçmalıyorsun sen?"
Hyunjin eğilerek çerçevenin arkasını yerden aldı. Tahta parçaya yapışmış küçük kağıt parçasını alarak incelemeye fırsatı olmadığı için cebine attı. Çerçeveyi eski haline getirip Jeongin'in yanına koşturdu.
Felix korkusuz bir şekilde kapıyı açıp giyinme odasından çıktı. Kapıyı kapattıktan sonra çatılmış kaşlarıyla onlara baktı. "Ne örümceği? Bir de zehirli diyor." Kahkahası odada çınladı. "Nerde? Göremedim." Hyunjin söze atıldı, "Kapıyı açınca kayboldu." Felix ciddi bir surat ifadesiyle onlara yaklaştı. "Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz yoksa? Burada kimin sayesinde bulunduğunuzu unutmayın sakın." İkisi de başını salladı.
"Mor size çok yakışmış." Jeongin kısık sesiyle söyledi, gözlerini kaçırarak Felix'i süzüyordu. "Bence de, en çok bunu beğendim." Dönerek büyük aynadan kendine baktı. Az önceki siniri kaybolup gitmişti. Hyunjin sadece başını sallamakla yetindi.
"Siz de gidip hazırlanın, sadece birkaç saat kaldı." Makyaj masasına yürüdü. Korumalar hızlıca odadan çıktı. Kendi taraflarına geçtiler. Korumaların tarafında tek tük koruma kalmıştı. Bu yüzden rahattılar. Diğer türlü her dakika izleniyorlarmış gibi hissediyorlardı. Odalarına geçer geçmez Hyunjin aldığı (hayır, çaldığı değil) kağıtı çıkararak fazla küçük yazılmış, mürekkebi solmuş yazıları okudu. Okumaya çalışmıştı, çünkü yazıların bazı harfleri tamamen gözükmüyordu.
Ben kaybolduğumda beni merak etme. Sadece bu notu ve fotoğrafı hep sakla. Bir gün beni bunlar sayesinde bulabilirsin, ölü veya sağlam halde. Yaşadığın şeyler için çok özür dilerim, yanında olamadığım için...
Okuyabildiği kadarını zorla da olsa okumuştu. Bazı harfler görünmese bile kelimeyi tahmin etmek zor olmamıştı.
"Dedektif gibiyiz. Sıkıldım şu gizemli notlardan, defterlerden." Jeongin bıkkınlıkla nefes verdi. "Bir fikrin var mı?"
Hyunjin başını iki yana salladı, "Sabah günlüğü okudum. Bir ay bitti. Günlük hayatını anlatıyor. Arkadaşı Eun var, Eun'un bir erkek arkadaşı var. İsminden bahsetmiyor. Onunla buluşuyorlar üçü. Babası çok sert bir insan, annesiyle her şeyi ondan saklıyorlar. Bu kadar, sence aradığımız kişi Alice mi?"
"Öyle olduğunu düşünüyorum. Fakat emin olmamız gerek." dedi siyah saçlı oğlan ve dolabına ilerledi.
°☆°
Partiden bir farkı olmayan kutlama başlamıştı. 10 dakika önceden yavaş yavaş toplanmaya başlamışlardı. İki koruma Felix'in yanından ayrılmıyordu. Kısa boylu oğlan salondaki tekli koltuklardan birine oturmuştu. Etrafı incelerken koltuğun iki tarafında duran bedenlerle gölgelenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bodyguard |hyunjeonglix|
FanfictionYıllardır evsiz olan Hyunjin ve evden yeni atılan Jeongin'in hayatı onları bekleyen macera dolu yolculukla tamamen değişecekti. Ajan olarak görevlendirilen ikili bu macerada birçok insanla tanışacaklardı, fakat hiçbiri Felix kadar özel olmayacaktı. ...