Yaşlı adam boğazını temizleyip konuşmaya başladı. "Öncelikle benim kim olduğumu biliyor musunuz?" Önündeki deri koltukta oturmuş iki oğlan göz ucuyla birbirine baktı. Aynı anda başlarını olumsuz anlamda salladılar.
"San, beni herkes böyle tanır. Görevinize gelecek olursak, baş düşmanımın yanına ajan olarak gideceksiniz." Jeongin duyduğu şeyle seslice yutkundu. 'Ajanlık yapacaksınız' nasıl da basit bir şeymiş gibi dökülmüştü dudaklarından. Jeongin rol yapmayı iyi bilmezdi ki..
Dakikalar geçti, Hyunjin ve Jeongin hala adamın yavaş bir şekilde planını anlatmasını dinliyordu. San anlattıkça Jeongin daha çok heyecanlanıyordu. Basit bir görev değildi, başarısız olmaları söz konusu bile olamazdı. Ölmeyi ve aynı zamanda arkadaşını kaybetmeyi göze alamazdı. Fakat yüzeysel bakıldığında filmlerdeki gibi ajan olmak eğlenceli gelmişti.
Hyunjin Jeongin'in aksine böyle düşünmüyordu. San çalışanlarına her anlamda yardım ettiğini söylemişti, yani artık para veya yer sıkıntısı çekmeyeceklerdi. Ancak böyle önemli bir görevi tanımadığı iki kişiye verme sebebi neydi? Büyük ihtimalle gönderdiği herkes ifşa olmuş ve öldürülmüştü. Hyunjin bunu San'a sormaya cesaret edemedi. Dudaklarını birbirine bastırararak yaşlı adamın dudaklarından dökülen son cümleleri dinledi.
"Yarın akşam Seul'a yola koyulacaksınız, adamlarım size görevinizi güzelce anlamanız ve imzalamanız için anlaşma dosyasını verecek. O süre zarfında bu evde yaşayacaksınız. Telefonlarınızı alacak, yeni telefonlarınızı verecekler. Eğer son kez iletişime geçmek istediğiniz birileri varsa bana bildirin, uygun görürsem iletişiminize izin verebilirim." Avuç içlerini masasına yaslayarak sandalyesini geriye itti ve kalktı.
O gün San'i bir daha görmemişlerdi. San çıkar çıkmaz adamlar tarafından odalarına yönlendirilmişlerdi. Güneş doğmaya başlıyordu. İkisi de odalarına girer girmez ilk önce etrafı incelemişti.
Jeoingin odanın ortasında duran çift kişilik yatağa yaklaştı. Yavaşça yatağın bir kenarına oturduğunda garip hissetmişti. Aylardı böyle bir yatakta uyuyamamıştı. En son Hyunjin'in otobüste çaldığı parayla motel odası kiralamış birkaç gün kalmışlardı. Oradaki yatak o an kuş tüyü gibi gelse de bu yatakla kıyasla bir kaya parçası gibi sertti. Sonunda iyi bir uyku çekebilecekti. Hiçbir şey düşünmemeye karar verdi. Üzerini çıkararak geniş ve yumuşacık yatağa yattı.
Jeongin uykuya dalarken Hyunjin odadaki pencereye açmış güneşin doğuşunu izleyerek sigarasını içiyordu. Bugün olanları düşündü. Nasıl bir geceye hayatı bu kadar değişebilmişti?
Sigarasından aldığı dumanı dışarı üflerken ciğerinin rahatladığını hissetti. Olanlar hakkında nasıl hissedeceğini bilmiyordu. Sadece çok fazla düşünüyordu. Onun en büyük sorunu da buydu. Aniden verdiği riskli kararların sonunda günlerce düşünmek ve kendini yiyip bitirmek. Gözlerini kapattı. Kuşların sesini dinleyip iç çekti. Akışına bırakacaktı. Kendine söz verdi, 'bir daha çok düşünüp, streslenmek yok'.
Öğlene doğru ikisini de dün geceki iri yarı adamlar uyandırmıştı. Yattığı yataktan kalkmak istemiyordu Jeongin. Zor da olsa kalkmış baş ucunda bekleyen tepsiye göz atmıştı. Tost ve meyve suyu. Dudaklarını kıvırdı, böyle güçlü ve zengin bir adam çalışanlarına böyle bir kahvaltı mı sunuyordu? Kıkırdayıp tepsiyi kucağına alacakken kenarında duran dosyayı gördü. Dün gece San'ın söylediği anlaşma olmalıydı.
Yere fırlattığı kıyafetlerini hızlıca giyip tepsi ve dosyayla birlikte çalışma masasına oturdu. Tostunu yerken bir yandan da yazıları okuyordu. Yapılması ve araştırması gereken şeyler yazılıydı, yasaklı şeyler, bilgileri iletmek için kullanacakları yöntem.. Hepsini okuduktan sonra imzalamıştı. Başka ne yapacaktı ki? İmzalamamak gibi bir şansı yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bodyguard |hyunjeonglix|
Fiksi PenggemarYıllardır evsiz olan Hyunjin ve evden yeni atılan Jeongin'in hayatı onları bekleyen macera dolu yolculukla tamamen değişecekti. Ajan olarak görevlendirilen ikili bu macerada birçok insanla tanışacaklardı, fakat hiçbiri Felix kadar özel olmayacaktı. ...