Heycandan ölüyordum, resmen buluşmak için bana mesaj atmıştı. Yarım saate aşkın süredir dolabımda kıyafet seçiyordum.
"Bu çok açık olmaz, bu da çok absürt doğru düzgün giyeceğim bir şeyim yok mu?" resmen ağlıyacaktım derken gözümün önüne gelen şaheser bir parça görünce direkt elime aldım, çok güzeldi. Bembeyaz saten bi' gömlek, altına da yakışacak mavi bi' kot şort buldum. Gömleğin ön kısmını içime katarak giydim. Gömleğin önden bir kaç düğmesini açık bırakarak masamın üzerindeki zincir kolyeyi boynuma taktım. Saçlarım hafif dalgalı olduğu için fazla karışmadım, sprey sıkıp bir kısmını elimle kulağımın arkasına atmıştım ki çalan telefonumla elim ayağım birbirine karıştı. Telefonu hemen açtım.
"Aşkım aşağıdayım ben gülüm seni bekliyorum in aşağı" kalbim teklemişti, o az önce bana gülüm mü demişti?
"Gülün müyüm cidden?" söyledğim şeyle telefonun diğer ucundan gülme sesi geldi.
"Aşkım bekliyorum seni hadi görüşürüz gülüm" ay bu adam resmen bana kalp krizi geçirtirecekti. Telefonumu arka cebime katarak elime vanilya kokulu parfümümü aldım, bolca sıkıp geri yerine bıraktım. En sevdiğim kokuydu. Hızlıca odamdan çıkıp kapının önündeki beyaz olan ayakabılarımı giymeye gittim. Ayakkabıları giyip hızlıca evden çıktım. Ay çok özlemiştim ya sanki on yıldır görmüyormuş gibi. Aşağıda arabasının önüne yaslanmış telefonla konuşup sigara içiyordu, sigarasının dumanını tam içine çekmişti ki beni gördü. Beni görünce bi' duraksadı. Yanına gittim, gözlerini bir salise bile üzerimden çekmemişti. Onun bu haline gülmüştüm. Güldüğümü görünce, utanarak başka bi yöne baktı.
"Ahmet ben seni sonra ararım" diyip Ahmet abinin suratına kapatmıştı telefonu. Tekrar bana dönerek, elindeki sigarayı yere atıp söndürdü. İçi gidercesine bakıyordu bana, doyumsuz bi' şekide. Ona yaklaşarak sarıldım, kokusunu iyice içime çektim. O da bana sarılmıştı. Mahallede olduğumuzu hatırlayınca geri çekildim.
"Ha siktir" dediğinde yine içinden dediği şeyi ağzından kaçırdığını anlayınca güldüm. Gülmemi durduramayarak Baybars'a döndüm
"Sorun değil ya yabancı mıyız?" hala gülüyordum. Konuyu kapatmaya çalışarak bana döndü.
"Hadi gidelim velet" gülmemi saniyelik olarak durdurdum.
"Ne, velet mi? ne yani prensesin değil miyim senin" kapımı açarak bana dödü.
"Yerinize buyurun prenses Aşkım hazretleri" dediği şeyle gülerek bi' model edasıyla yürümeye başladım, yavaşça koltuğa oturarak Bars'a göz kırptım, gülerek bana yaklaştı ne yani öpüşecek miyiz derken kemerimi bağladığını anlayınca içten içe hayal kırıklığına uğradım oysa ki camlar da filtreliydi çok güzel sevişilirdi bu arabada. O kemerimi takmaya çalışırken bana çok yakın olan boynuna yaklaştım, camların filtreli olduğunu bilerek bi' vampir edasıyla Baybars'ın boynunu ısırdım. Isırmamla geri çekilip eliyle boynunu tuttu. Suratında acıma veya kızma belirtisi yoktu daha farklıydı. Azmış gibi.
"Çok lezzetli duruyordu dayanamadım"
"Bir daha böyle şeyler yapayım deme, yoksa bu kadar sakin kalmam" diyerek sürücü koltuğuna gitti. Kendi kemerini bağlayarak arabayı çalıştırdı. Nereye gideceğimizi bilmiyordum, umrumda da değildi onunla olduğum sürece. Viteste olan elini görünce hiç tereddüt etmeden ellerimi üzerine kattım. İlk önce biraz afallasa da sonrasında hiçbir şey olmamış gibi devam etti yola. Rahatsız olur düşüncesiyle elimi çekmiştim ellerinin üzerinden, belki de beni kırmamak için çekmiyordu ellerini derken bacağımın üzerinde olan elimi, kalın damarlı elleriyle sarmalayarak tekrar vitesi tuttu.
"Keşke şuan tuttuğum şey vites değil de aletin olsaydı" derken Baybars şaşkın ifadesiyle bana döndü.
"Ne dedin sen az önce" hasiktir bu sefer içini dışına karıştıran ben olmuştum sanırım. Baybars gülerek arabayı sürmeye devam etti.
"Çok arsız bi' veletsin çok" onun söylediği bu şey kıkırdamama sebep olmuştu. Bunlar daha hiçbir şeydi, sen daha benim arsız tarafımı görmemiştin Baybars Çelikoğlu...
____
Ben korktum şahsen
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Alın size uzun saçlı Baybars🔥 Alev aldı buralar Baybars Çelikoğlu
