Aşka inanıyor musunuz? Düşünmeden cevap vermeyin. Bu sanıldığı kadar kolay bir soru değil. Hayır diyenlerin çoğu ya hiç sevmemiştir ya da karşılıksız sevmiştir. Evet diyenlerden bahsetmeye gerek yok. Çünkü bu hikaye hayır cevabıyla ilgili. Evet diyenler için biraz... Fazla duygusuz kalabilir. Yine de okumak mı istiyorsunuz? Peki, devam edin öyleyse.
*
Yerde iki beden yatıyordu. Yoldan geçen herhangi biri onları çift sanabilirdi. Ama onlar vahşice öldürülmüştü. Üstelik herhangi bir kan ya da yara izi olmadan... Hipotermiden ölmüş olabilirler mi? Hava soğuktu, çok soğuk... O kurbanlarını böyle öldürürdü. Hiç beklemedikleri bir anda ortaya çıkar, onları cezalandırırdı. Onun istediği ütopya intikam doluydu. İyi insanlar kötü insanları öldürerek intikam alırdı. Olması gereken buydu. "Kötülere bir şey olmaz" algısını yıkmak istiyordu. Bu yüzden iyi insanlara fısıldar, onları derin uykularından uyandırırdı. Ve kısa süre sonra kötü insanın cesedi bulunurdu. Onun tek yaptığı uyandırmaktı. O bir katil değildi. Ama onu tanımayan birisi ondan korkar, onun cani bir varlık olduğunu düşünürdü, halbuki o diğerlerinden daha da acizdi. Çünkü-
***
"Şahit var mıymış?"
"Var komiserim, olay saatinden 15 dakika sonra sokaktan bir genç kız geçmiş. Polise haber veren oymuş."
Jae yavaşça fermuarı açıp içindeki ölüye baktı. Çocuk çok gençti. Yaşaması gereken tonla anı varken tam gençliğinin parlak zamanında acımasızca öldürülmüştü. Kalbinden çıkarılan kurşun incelenmesi için kriminale gönderilmişti. Jae merak etti, bu saatte genç bir oğlanın okulda ne işi olurdu? Saat gece yarısını geçeli epey olmuştu. Silahla vurulduğuna göre okulda bulaşmaması gereken birine bulaştığını düşündü. Nasılsa her şey yakında gün yüzüne çıkacaktı. Ama hiçbir şey bu genci geri döndüremezdi. En azından elinden gelenin en iyisini yapıp katili bulup en ağır cezayı almasını sağlamalıydı. Fakat ne garipse, okulun arka bahçesini gören hiçbir mobese kamerası yoktu.
"Komiserim, kızla konuşacak mısınız yoksa emniyete mi götürelim?"
"Pek bir şey söyleyeceğini sanmıyorum. Çağır konuşalım, emniyete götürmeye gerek yok."
Genç kız da muhtemelen ölen çocukla aynı yaşlardaydı. Yüz ifadesine bakılırsa çok da şaşırmış gibi değildi.
"Komiserim beni tutuklamayacaksınız değil mi?"
"Ne tutuklaması evladım bi otur gördüğünü anlat. Merak etme başına bir şey gelmeyecek."
"Kardeşimle pijama partisi yapacaktık, evde ramen kalmadığı için markete gidiyordum. Evim okula yakın, markete giderken okulun arka sokağından geçiyordum. Bir anlığına okulun bahçesine baktığımda onu gördüm. Hemen polisi aradım. Hepsi bu kadar."
"Bir genç kıza göre çok cesur gözüküyorsun, bir ölü görmek seni korkutmadı mı?"
"Bunu geleceğin doktoruna mı soruyorsunuz? Ben Siyeon, cinayetin işlendiği okulun en başarılı öğrencisiyim. Ve okulumun adının lekelenmesini istemiyorum. Bu cinayet bir an önce çözülsün ve okulumuzdan uzak durun. Bir katil varsa dışarıdan. Bizim okuldan olmadığına adım kadar eminim."
Kız kalkıp uzaklaştı, birkaç belgeyi imzalayıp hızla eve gitti. Şahit olduğu şeyi kimse bilmemeliydi. Yeong-wonhan lisesi Güney Kore'nin en prestijli liselerinden biriydi ve okulun kimsenin bilmesini istemediği bazı sırları vardı. Şimdiye kadar kimse şüphelenmemişti. Eğer herhangi bir şey açığa çıkacak olursa okulun izlenimi berbat olurdu. Siyeon korkuyla odasına gitti. Okuldan kimsenin böyle bir şey yapmayacağına emindi. Öyleyse o çocuğu öldüren katil kimdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gloved Man
Mystery / ThrillerBir gece Yeong-wonhan Lisesinin arka bahçesinde Kang Taehyun'un cesedi bulunur. Kuzeni Beomgyu ertesi gün Taehyun'un ölüm haberini aldığında yıkıma uğrar. Aynı gün okula Taehyun'a tıpatıp benzeyen gizemli bir öğrenci gelir ve okulda bir takım cinaye...