Güne çok güzel başlamıştım. Uyandığımda kendimi bir dizi oyuncusu gibi hissettim. Alarmın çalmasına daha 10 dakika vardı. İlk kez erken uyanmıştım (evet 10 dakika bayağı erken). Her sabah alarmdan daha gürültülü olan annem bile odama gelip yorganımı üstümden atmamıştı. Tek eksik kuş sesleriydi. Bu ılık sonbahar günlerinde güneş bile parlıyordu. Kesin bir terslik olacaktı. Her şey garip bir şekilde çok iyiydi. Kalkıp odamdan dışarı çıktım ama hiç ses yoktu. Babamın işe gitme saati yaklaşıyordu. Çoktan uyanmış olmalıydı. Yatak odasına gittiğimde yatak henüz toplanmamış boş bir şekilde duruyordu. İlk gariplik bununla başlamıştı. Evin tüm odalarını gezdim ama evde kimse yoktu.
"Anne? Baba? Neredesiniz?"
Odama geri dönüp telefonumu elime aldım. Annemin gönderdiği mesajı görünce içim rahatladı. Babamın çalıştığı yer ebeveynlerle ilgili bir program yapıyormuş ve annemin sabah apar topar babamla gitmesi gerekmiş. Bu demek oluyordu ki okula otobüsle gidecektim. Evden daha erken çıkmam gerektiği için aceleyle hazırlanıp evden çıktım. Taehyun'u aradım ama açmadı. O da otobüsle gittiği için denk gelebiliriz diye düşünmüştüm.
Sanırım kim olduğunu merak ediyorsunuz, o benim kardeşim. Halamın oğlu ama ikimiz de tek çocuğuz ve birlikte büyüdük. Birbirimiz hakkında bilmediğimiz şey yoktur. Ve onun telefonu açmamasının tek nedeni olabilirdi. Telefonu uçak moduna almış müzik dinliyor. Başka bir ihtimal olamaz çünkü her zaman aramalarımı yanıtlar. Bu da ikinci gariplikti.
Okula geldiğimde herkeste garip bir sessizlik vardı. Kızlar bile sabahın köründe dedikodu yapmak yerine sessizce koridorda birbirlerine bakıyor, konuşsalar kıyamet kopacakmış gibi duruyorlardı. Bu gariplik sinirimi bozmaya başlamıştı. Soobin'i aradım ama o da açmadı. Dayanamayıp önüme gelen ilk kişiye seslendim.
"Minho, neden herkes bu kadar sessiz? Neler oluyor?"
Soruma cevap vermeyip sessizce yanımdan uzaklaştı. Okulun en sert çocuğuna ne olmuştu böyle? Aksine beni terslemesi veya zorbalaması gerekirdi. Koşarak üst kata çıktım. Sınıfa doğru koşarken birden Soobin'e çarptım.
"Niye telefonlarıma cevap vermiyorsun? Aklım çıktı ya! Kimse de bir şey demiyor. Taehyun da aramalarımı açmıyor. Okuldakilerin nesi va-"
"Sessiz ol. Benimle gel."
Beni koridorun en köşesine kadar çekiştirirken yüzündeki ifadeden kötü bir şeyler olduğunu anlamıştım. Soobin benim en yakın arkadaşımdır. Ben, Taehyun ve Soobin hep birlikte takılırız. Soobin'i ortaokuldan beri tanıyorum. O zamanlar çok içine kapanıktı. Taehyun ve ben onu biraz da olsa sosyalleştirmiştik. En azından sınıfta başka arkadaşlar edinmişti ve ara sıra dışarı çıkıp onlarla vakit geçiriyordu.
"Beomgyu ben nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum."
Birden ağlamaya başladı. Elimi omzuna koyup hafifçe vurdum ama geri çekildi. Bu kadar kötü ne olmuş olabilirdi? Çantamdan peçete çıkarıp verdim ve sakinleşmesini bekledim. Derin bir nefes çekip anlatmaya başladı.
"Taehyun..."
"Cidden, sabah aradım ama cevaplamadı. Seninle hiç konuştu mu?"
"Beomgyu, dün gece..."
"Dün gece? Ne oldu dün gece?"
"Öldü."
Büyük bir kahkaha patlatmak istedim ama Soobin ağlıyordu. Sahte göz yaşı da değildi. Gözleri şişmişti. Daha önce de ağlamış olmalıydı. Yine de inanmadım çünkü daha önce de soobin kanser oldu diye bana şaka yapmışlardı ve o kadar ağlamıştım ki ikisiyle de bir ay boyunca konuşmadım. Eğer yine aynı türden bir şaka yapıyorlarsa bu sefer önceki kadar iyi niyetli olmayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gloved Man
Mystery / ThrillerBir gece Yeong-wonhan Lisesinin arka bahçesinde Kang Taehyun'un cesedi bulunur. Kuzeni Beomgyu ertesi gün Taehyun'un ölüm haberini aldığında yıkıma uğrar. Aynı gün okula Taehyun'a tıpatıp benzeyen gizemli bir öğrenci gelir ve okulda bir takım cinaye...