Soobin'e konumumu göndermediğime göre geriye tek bir seçenek kalıyordu. Beni takip etmişti. Nasıl şüphelendiğini bilmiyordum ama Kai ile arkadaş olduğuna bakılırsa şaşırmamalıydım. Ama o zaman bana tek gelmemi söylemezdi. Yerine oturmayan bir şeyler vardı.
"Ben de tam Beomgyu'ya senden bahsetmek üzereydim Soobin. Eğer beni susturmak istiyorsan vur öyleyse."
"HAYIR! Soobin onu dinleme, seni kışkırtmaya çalışıyor. Taehyun'un katiline o olmadan ulaşamayız!"
Soobin ikimizi de dinliyor gibi gözükmüyordu. Gözleri tamamen ona kilitlenmişti. Onu daha önce hiç böyle görmemiştim. Ki ona karşı neden benden daha büyük bir nefreti olduğunu da anlamış değildim. Herkes bir şeyler biliyordu ve bana söylemiyordu. Soobin'e bile güvenemeyeceksem kime güvenecektim?
"Beomgyu, eğer şu kaydı silmezsen arkadaşını öldürmem ama yaralayabilirim."
"ÇEK ELİNİ BEOMGYU'NUN ÜSTÜNDEN!"
"Sakin ol şampiyon. Tamam, çektim."
Benden iki adım kadar uzaklaştı ama hareketlerinde gram korku belirtisi yoktu. Ve oldukça uzak bir mesafeden anında arkamda belirebildiğine göre...
"SOOBİN!"
Sağ koluyla boynundan yakalayıp Soobin'i yere serdi ama silahı almadı. O an ne yaptığımın farkında değildim ve ölüm korkusuyla silahı aldığım gibi sağ koluna sıktım.
Ellerim zangır zangır titriyordu. Soobin kendini duvarın kenarına atmış, Taehyun ise neye uğradığına şaşırmıştı. Bunu yapmamalıydım. Ama o kaydı silemezdim ve beni Soobin ile tehdit edecekti. Yapabileceğim başka bir şey yoktu.
"Beomgyu, Beomgyu kendine gel. Derhal buradan gitmemiz gerek."
Kıpırdayamıyordum. En ufak bir canlıya bile zarar vermeyen ben birine zarar vermiştim. Soobin silahı elimden alıp cebine attı. Hayır, onu öyle bırakamazdım. Eğer içeride duyduğum şey doğruysa ve şu an sol kolunu kullanamıyorsa kanamasını durduramazdı ve kan kaybından ölebilirdi.
"Sen git, ben sonra geleceğim."
"Beomgyu! Delirdin mi? Ona yardım mı edeceksin?"
"Uzun hikaye, bana bir şey olmayacak. Ya git ya da kal sen bilirsin."
"Seni onunla yalnız bırakmayacağım. Kapının orda bekleyeceğim. Biri gelirse seslenirim."
Onların konuştuğu odaya dönüp yerden eldivenini aldım. Tozlu olduğu için elbette giymeyecekti. Cebimden iki parça ıslak mendil çıkarıp biriyle elimi temizleyip ötekiyle eldiveni sildim ve merdivene geri döndüm.
"Ciddi misin yoksa aptal mısın?"
"Elini uzatacak mısın yoksa gideyim mi?"
"Sakın bana acıma Choi Beomgyu."
"Sana acıdığımdan değil, sağ lazım olduğun için yapıyorum. Şimdi elini uzatır mısın?"
"Sakın elime temas edecek bir hamlede bulunma."
İstemeye istemeye de olsa elini uzattı. Eldiveni giydirirken kısa bir süre elini inceleyebilmiştim. Bilirsiniz ya, benzerliklerine inanamıyordum. Tırnak şekilleri bile aynıydı. Hatta ona benzettiğim için bile şu an bunu yapıyor olabilirdim. Eldiveni eline oturunca hızlıca benden uzaklaştırıp yarasına bastırdı. Ayağa kalkıp gitmek için birkaç adım atmıştım ki arkamdan seslendi.
"Eğer bunun için sana borçlu olacağımı düşünüyorsan öyle bir hayal kurma. Söyleyeyim dedim."
*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gloved Man
Mystery / ThrillerBir gece Yeong-wonhan Lisesinin arka bahçesinde Kang Taehyun'un cesedi bulunur. Kuzeni Beomgyu ertesi gün Taehyun'un ölüm haberini aldığında yıkıma uğrar. Aynı gün okula Taehyun'a tıpatıp benzeyen gizemli bir öğrenci gelir ve okulda bir takım cinaye...