Hipnoz

31 3 8
                                    

Daha önce Taehyun'la birlikte büyüdüğümüzü söylemiştim. Sır normalde başkasıyla paylaştığında sır olmaktan çıkardı ama biz tüm sırlarımızı birbirimizle paylaşırdık. Hissetiklerimizi kolaylıkla anlatabilirdik. Kavga ettiğimiz bile olurdu ama birbirimize zarar vermemek için uzaklaşır, sakinleştiğimizde tekrar konuşup barışırdık. Küçükken birimiz yaramazlık yaptığında öbürümüz bir bahane bulup ailemizi kandırmayı başarırdı. Ben bu zamana kadar hep ona güvenerek büyüdüm. Bu hayatta beni asla yarı yolda bırakmayacak tek kişi oydu ve öyle kalacaktı. Aslında ben öyle sanıyordum. 3,5 sene boyunca aynı okulda bulunduğum pek çok insan vardı ve bazıları bir şekilde iple bana bağlanıyordu. Kai yıllardır bana takıntılıydı. Yeonjun ise Taehyun'la arkadaş gibi gözüküyordu. Fakat ben hiç fark etmemiştim. Taehyun'un tek arkadaşı ben değildim elbette. İkimizin de başka arkadaşları da vardı. Ama hep birbirimize anlatırdık bugün şununla takıldım, geçen bununla olay oldu gibisinden. Fakat benim o gördüğüm fotoğraftan çıkardığım şey Taehyun'un benden bir şeyler sakladığı anlamına geliyordu. Katilinin kim olduğunu hala bilmiyorduk. Ve onun ölümünden sonra ortaya çıkan ölüm meleği...

"Beomgyu, oğlum!"

Annemin telaşla odaya girmesiyle düşüncelerim yarım kaldı. Ona hala kızgındım çünkü düşünceleri değişmiyordu. Davranışları sadece kısa sürelikti. Ben iyileştiğimde yine eskisi gibi davranacaktı.

"Nasıl oldu bunlar? Neden bana haber vermedin! Ne kadar endişelendim biliyor musun?!"

Ağlamış olduğunu gözlerindeki kızarıklıktan anlayabiliyordum. Bir süreliğine gardımı indirmeye karar verdim.

"İyiyim anne. Sana demiştim Taehyun'un katilini bulacağım diye. Tabii kandırılmamış olsaydım."

"Nasıl oldu bu? Okul bitti artık dışarıda da mı öldürmeye çalışıyorlar?"

"Ben arabadan indikten sonra Soobin'e gittim. O da eve geldiğinde kapının önünde bir not bulmuş. Adreste terk edilmiş bir inşaat binasından bahsediyordu. Tehlikeli olabileceğinin farkındaydık ama Taehyun söz konusuydu anne. Ona ne kadar değer ver-"

"Benim sana ne kadar değer verdiğimi görmüyorsun ama! Senin için çırpınıyorum ama oğlumun gözü kör olduğu için hiçbir şeyi görmüyor! Ben senin annenim Beomgyu. Biliyorsun değil mi? Taehyun gibi kuzenin veya bir arkadaşın değilim. Ona verdiğin değerin birazını bana göstermedin. Ben ne yaptım sana? Neden beni üzüyorsun?"

Yine ağlamaya başlamıştı. Annem belki de sadece farkında değildi. Çabalıyordu ve ilerlediğini sanıyordu ama tek yaptığı olduğu yerde koşmaktı.

"Beni bu hale siz getirdiniz. Eğer küçükken beni pahalı oyuncaklara boğmak yerine işinizi bir kez olsun bir kenara bırakıp sevgi verseydiniz böyle olmazdı. Siz benim için değil iş için yaşıyordunuz. Bana iyi bir gelecek sunmak için çalışıyorsunuz ama bana vakit ayırmadığınız sürece bu hiçbir işe yaramaz. Bunu zengin olup hayrına birilerine destek olarak da yapabilirsiniz. Ben sevgi görmediğim için sevgi göstermiyorum anne. Bana kendimi değerli hissettirmediğiniz için. Biz daha 3-4 yaşlarında küçücük çocuklarken sizin vermediğiniz sevgiyi bana Taehyun verdi. Biz birbirimiz hakkında her şeyi bilirdik -gerçi ben öyle sanıyordum- ama sen benim hakkımda muhtemelen çoğu şeyi bilmiyorsun anne. Mesela yalnız kalmayı sevmediğimi biliyor musun? Veya fotoğraf çekmeyi sevdiğimi, çabucak kırılabildiğimi ama asla belli etmediğimi, sadece yalnızken ağlayabildiğimi, deniz kenarında oturmayı sevdiğimi, en büyük korkumun sevdiklerimi kaybetmek olduğunu biliyor musun?"

Sanırım içimdeki her şeyi dökmüştüm. Annem ben konuşurken bir kere bile sözümü kesmemiş veya yanlış düşündüğümü söylememişti. Aksine söyleyeceklerim bittiğinde yatağa yanaşıp bana sarıldı. Bir an karnım acıdığı için öksürünce hemen geri çekildi.

Gloved ManHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin