kırk dört

723 47 269
                                    

merhabaaa

sizi seviyorum bunu bilseniz yeter

| zehra

"Ee, daha daha nasılsınız?"

Annem, giydiği kalem eteğin kumaşını eliyle düzelterek konuşurken gözleri Taha'nın annesi olan Reyhan abladaydı.

"İyiyiz Melek, siz?" dedi Reyhan abla.

"Bizde iyiyiz şükür."

Reyhan abla gözlerini bana çevirdiğinde tebessüm ettim. "Çok güzel olmuşsun kızım. Mavi sana çok yakışıyor."

Mavi, ayak bileklerimin az üstünde biten dar kesim bir elbise giymiştim ve boynumdan açık olan gerdanıma uzanan inci bir kolye vardı. "Teşekkür ederim, sizde çok şıksınız," dedim gülümseyerek. Hâlâ Taha olmadığı için gerici bir ortamdaydık ve dayım arada eski anılarını anlatıyordu.

Anılarının içeriği geç kalmak ile ilgiliydi.

Saçlarımı sol omzumda topladığım için terlerken Reyhan abla gözlerini benden ayırmadan konuştu. "Taha'ya bakar mısın güzel kızım? Dönüşte de kahveler ve Taha ile birlikte gel."

Ayağa kalktım. "Ah, tabii ki."

Dayım ellerini dizlerinin üzerine yerleştirdi. "Düşüp bayılmış olmasın." Gülecek oldum ama kendimi dizginledim.

Taha'nın babası Taner amca ise kahkaha attı. "Feriha ya!"

Hızlı adımlarla salondan tuvaletin olduğu koridora geçtim ve tuvaletin önüne geldiğimde, "Taha!" diye yumrukladım kapıyı.

"Bismillahirrahmanirrahim," dediğinde kapının diğer tarafından bir gürültü duyuldu. Düşmüş müydü yoksa?

Kapıyı bu sefer daha sert vurdum. "Taha! İyi misin?"

Birkaç saniye sonra kapıyı açtı ve onu siyah takımı içinde görmek kalbimi hoplattı. "Seni gördüğüm her gün iyiyim aşkım, bebeğim, bi' tanecik Zehra'm." Islak ellerini önce ceketine sürüp kuruladı ardından da belime yerleştirip üzerime doğru eğildi. "Bende şimdi geliyordum güzelim. Buraya kadar gelip niye yoruldun ki?" Yanağımdan öptü ardından da alnımdan. "Kahveler için gelmiştin değil mi? Soğudu filan diyordun yenisini yapmana yardım edeyim mi?"

"İçeri geç Taha."

"Mutfağa kadar giderken eteğini tutayım, takılmasın bir yere." Uzandı ve eteğimi tutarak hafifçe ayağa kaldırdığında elbise dizlerime kadar açıldı.

"Taha," dedim dişlerimin arasından. "Sadece içeri geç ve kahvelerin gelmesini bekle."

"Ama sana yardım.." Sözünü kestim. "İçeri gidip oturursan çok güzel bir yardım yapmış olursun."

"Güzellik demişken.." Beni süzdü ve süzerken gözleri büyüdü. "Çok güzel olmuşsun Zehra. Bu güzelliğini neye borçlusun?"

"Beni sinir etmene," diye karşılık verdim ardından da kolundan tutup içeri doğru ittim. "Hadi Taha, hadi!"

Birkaç adım onu sürüklendikten sonra diğer adımlarını kendi başına attı ve salon kapısına yaklaştığında omzunun üzerinden bana baktı. "Hakkını helal et. Seni çok seviyorum bir tanem. O kadar çok ki.." El salladım ve bana aynı şekilde karşılık verdiğinde göz kırptı. "Kahvem tuzlu olsun güzelim."

Sonra da derin bir nefes ile içeri girdiğinde dayımın yüksek sesini duydum. "Zehra! Bıçak getirir misin?"

Salon kapısından içeri kafamı sokarak, "Yoo.." dediğimde dayımın elindeki meyveyi görerek "Yani evet," diye çevirdim. Hızla mutfaktan bıçak alıp dayıma verdiğimde kahvelerinin içeriğini de öğrenerek tekrar mutfağa yürüdüm ama çalan kapı beni koridora soktu.

"Ben bakarım!" Sesim, desibelini ayarlayamadığım için yüksek çıktı. Önümdeki kapıya uzandım ve açtığımda beni karşılayan şey mavi gözlerdi. "Yenge!" diye kucakladı beni mavi gözlerin sahibi ve benden ayrıldığında elindeki çikolata kutusunu elime tutuşturdu. "Özledim Zehra! Göt Taha istedi mi seni yoksa geç mi kaldık?"

Şaşkınca bakmayı bırakarak, "Henüz değil," diye fısıldadım ve kenara çekildim. "İçeri geç Emre."

Emre içeri girdiğinde arkasındaki Yunus ile göz göze geldik. Kocaman gülümsedi ve elindeki çiçek buketini yüzünün hizasında kaldırdı. "Merhaba yenge! Sürpriz!" Buketi elime verdi ardından da bana sarıldıktan sonra yanaklarımı sıktı. "Daha çok bize sürpriz oldu ama olsun. Evleniyormuşsunuz! Aşk olsun yenge insan bir haber verir."

Yunus yanaklarımı bir sağa bir sola çevirirken, "Cildin çok yumuşak, ne kullanıyorsun?" diye sordu. Yanaklarım acıdığı için konuşamadım ama Yunus konuşmaya devam etti. "Düğün günü mü bize haber verecektiniz yoksa çocuk doğunca mı?"

"Hiçbir zaman," dedim ama kelimeler dudaklarımdan "hocbor zomon" der gibi çıktı.

"Anlamadım yenge," dedi Yunus ve yanaklarımı bıraktığında kapıyı kapatıp salona yürüdü. "Neyse ben salona gidiyorum. Yardım lazımsa haber et!"

Ne yaşandığını kavrayamadığım birkaç saniyeyi sonra düşünmek için zihnimin diplerine doğru ittim ve mutfağa gittim. Kahveyi ocağa koyduğumda içeriden gelen konuşmaları dinliyordum. Dayım Taha ile uğraşıyordu ve Yunus ile Emre de öyle.

"Taha, sen yengemin dayısının güreşçi olduğunu biliyor muydun?" Bunu diyen Emre'ydi.

"Evet," dedi Taha gülerek. "Dokuz tane altın madalyası var üstelik. İsimlerini tek tek sayabilirim."

"Bence siz bir güreşin." Yunus'un sesiydi.

"Harika fikir!" dedi dayım keyifle.

Taha ise "Kahve içecektik.." diye mırıldanmıştı.

Ocaktaki kahve olduğunda fincanlara döktüm, yanlarına su da koydum ve tepsiyle birlikte salona girdiğimde sırayla servis ettim. En sona kalan kahveyi ve suyu Taha'ya vermek için eğildim. Gözleri gözlerimdeyken o da bana yaklaştı ve fincanı bir yere çarparak ses çıkmasını sağladığında konuştu. "Öpeyim mi seni?" Dudaklarıma baktığında fincan elindeydi.

"Afiyet olsun," diyerek geriye çekildim. Beni zorluyordu bir de güzel gülümsüyordu. Siyah takımının içindeydi, müthiş görünüyordu.

Kalçamı annemin yanındaki boşluğa yasladım ve tepsiyi masanın üzerine yerleştirdiğimde gözlerimi Taha'ya çevirdim. Herkes onun kahve içmesini bekliyordu. Taha fincanı dudaklarına yaklaştırdı sonra bana baktı ve gülümsediğinde aynı şekilde karşılık verdim. Gözlerini fincana çevirip fincanı dudaklarına yasladı ve kahveyi içti.

Taha'nın kaşları havalandı ardından kahveyi tek dikişte bitirdiğinde Yunus mırıldandı. "E bir şey olmadı.."

Gülümsedim ve gözlerimi Taha'dan ayırmadım. Taha bana göz kırpıp masanın üzerine yerleştirdiği suyunu içti ve içmesiyle gözlerini büyüterek öksürmesi bir oldu.

Reyhan abla ve diğerleri gülerken Emre ve Yunus kahkaha atıyorlardı. Sakladığım gülüşümü, Taha'nın yüzünü görmemle serbest bıraktım. Taha ise gülüşüm ile bana baktı. Daha çok güldüm ve o da aynı şekilde karşılık verdi.

Ardından klasik cümleler söylendi sonra da yüzükleri taktık. Dayım kurdeleyi kesmeden önce "Emin misin Zehra?" diye sordu.

"Çok eminim dayı, teşekkür ederim."

Dayımın gözleri doldu ve kurdeleyi kestikten sonra uzaklaştığında sarılma faslını gerçekleştirdik.

Taha herkese sarıldıktan sonra hızını alamayıp bana da sarıldığında dayım onu ensesinden yakaladı. "Güreş diyorduk."

Taha, "Ehe," diye fısıldadı ve dayım onunla birlikte odadan çıktığında peşinden gidecektim ki Yunus beni tuttu. "Her şeyin bedeli var yenge."

...

bunlari evlendirmek hic istemiyorum.. taha benim olmali! her seyin bi bedeli var olmadi yâr..

sol alttaki yildiza dokunitiverin gari

mutlu kalın >⁠.⁠<

çöpçatan || •texting•✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin