14. Bölüm~ Elbiseyi Taşıyan

71 8 169
                                    

Çok geç yazdığımı biliyorum. Hepinizden özür dilerim. Umarım beklediğinize değer.

İyi okumalar lütfen yorum atmayı ve oy vermeyi unutmayın. Belki bunlar daha fazla olursa daha hızlı yazarım. Tekrar iyi okumalar.

********

Onları gördüm. Gayet mutlu gözüküyorlardı. Arda bu yüzden belki de dün gece benimle uyumamıştı. Ayaklarım geri geri giderken Arda'nın beni fark ettiğini gördüm. Yüzünde endişe kırıntıları peyda oldu. Yanındaki kadın Arda'nın nereye baktığını anlamak için kafasını doksan derece bana doğru çevirdi. Onun yüzünde de önce şaşkınlık sonra da endişe ve pişmanlık vardı. Bir şeyler yaptıysan pişman olmayacaktın değil mi?

Arda hemen masadan kalktı. Yanıma geleceğini fark edince ona sırtımı dönerek hızla ilerlemeye devam ettim. Onunla konuşmak istemiyordum. Konuşursam onu kırardım ve eğer olay farklı bir şey çıkarsa da gururumu yok sayıp ondan özür dileyemezdim. Bu evi bir an önce terk etmek istiyordum.

Hızlı hızlı adımlarken Arda'nın kolumdan tutarak beni çekmesi yürümemi kesmemi sağladı. Ona bakmadım. "Rakun, bana bakar mısın?" dedi. Ben sana neden bakıyım Arda? Yaptığın şeyi görmemi mi istiyorsun?

Bana yaklaştığını hissetim. Elini belime doladı. Buna nasıl hakkı olduğunu sorgulamazken bu bardağı taşıran son damlaydı. Yüzümü ona döndüm hızlıca. Ona tokat atmamak için kendimi çok zor tuttum.

"Nasıl yaparsın ya? Hadi beni hiç sevmedin, yaptın diyelim, bu evde mi? Ben varken mi? Ne yapacaktın 'sabah olunca kızı Lila ile tanıştırırım' mı dedin? Şimdi bırak beni. Hatta senin bırakmana bile gerek yok. Ben bırakırım" dedim. Sesim istemeden yükselmişti. Belki de istemiştim. Daha fazla içimde öfke tutmak istemiyordum.

"Lila beni dinler misin? Yanlış anladın" dedi. Güleyim bari. Ben mi yanlış anlamıştım. Doğru olan bir şey yoktu ki doğru anlıyım.

"Haha... Şaka yapıyorsun di mi? Ben insanlara güvenmeyi bırakalı çok oldu. Gözlerime güvenmek daha mantıklı" dedim.

"Zaten belli oluyor bana güvenmediğin. Güvenseydin sana bunu asla yapmayacağımı bilirdin. Ya da sevgim karşılıklı olsaydı seni nasıl sevdiğimi bilirdin" dedi bu sefer bağırarak.

Bu söyledikleri biraz duraksamamı sağlarken sözlerimden yine de vazgeçmedim. "Her kavgamızda aynı şeyi yapıyorsun. Seni sevmediğime inandırmaya çalışıyorsun beni. Beni hep sevgimle manipüle ediyorsun. Hep sanki sen haksız değilmişsin de ben haksızmışım gibi düşünmemi istiyorsun. Ayrıca seni seviyorum. Sevmeseydim kıskanmazdın. Sen, ben ve artık bu kadın senin neyinse onunla çok güzel bir aile olurduk. Değil mi?" boğazlarım acımaya başlamıştı bağırmaktan.

Arda'nın arkasında dikilen kadına baktığımda gülmesini bastırmaya çalışıyordu. Kavgamız hoşuna gittiğinden değildi bu gülüşü. Başka bir şey vardı. Arda'nın yanından ayrılarak dış kapıya doğru ilerledim. Arda peşimden gelmedi. Buna mutlu olmam gerekirken üzülmeme engel olamadım.

Haklı mıydım da gitmeme izin veriyordu yoksa haksız mıydım da kırılmıştı bilmiyorum. Dış kapıyı açmamla tam suratımın önünde dikilen kapıyı tıklatmak için olan bir el gördüm. Gözlerimi elden çektiğimde karşımda, kucağında bebek tutan otuzlarında bir adam gördüm. Adam özür dileyerek elini çekti.

İçeriye onu davet etmesem bile kenara çekilmemle içeri giren adam kafamın allak bullak olmasını sağladı. Adımımı dışarı atamadım. Arkamı döndüğümde adamın biraz önceki sarışın kadına sarıldığını gördüm.

Kaybolan Hayatlarımız ~Ara Verildi~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin