Grup konuşmasından sonra Barın ile telefonda konuşmuş ve akşam ona çaya davet edilmiştim. O günden sonra ilk kez görüşecektik. Şimdiden kıyafet seçmeliydim.
Bela Savcı: (fotoğraf)
Sana gelirken bu elbiseyi giyersem abartı mı olur?
Yiğidim: Ov. Bu baya iyiymiş. Ama giyme.
Bela Savcı: Neyse artık ben başka bir şeyler bulayım.Yiğidim : Çok güzel bir fikir. Helal olsun.
Görüldü.
Gülüp telefonu kenara attım. Elbette o elbiseyi giymezdim. Sadece biraz çıldırtmak eğlenceli olmuştu. Dolabımdan daha uygun şeyler beğendikten sonra, mutfağa gidip kek yapmaya başladım. Eli boş gitmeyeyim de anlasın kimi alacağını.
Akşam olduğunda bende kekim de hazırdı.Son kez kendime bakıp evden çıktım. Karşı binaya girip 3. Kata geldiğimde ellerim titremeye başlamıştı. Bu eve defalarca gelmiştim. Ancak ilk kez o varken geliyordum. Bu çok başka bir duyguydu. Şimdi anlıyordum.
Kapıyı çaldığımda tüm yakışıklılığı ile gönlümü çalan yüzbaşı karşımda duruyordu. Gülümseyip kenara çekildi. İçeri girdiğimde başta utanmıştım ama sonra bana sarıldığında karşılık verip, ayrılırken yanağından öptüm.
Fırsat buldun mu değerlendirmek lazım. Donup kalmıştı ama ne yapalım yiğidim bizde böyle.
-Sana kek yaptım,yüzbaşım.
-Ellerine sağlık. Gel beraber servis edelim.
Mutfağa gidip keki servis ettikten sonra salona oturup sohbet ettik. Saat ilerletmişti. Annesi görüntülü aramıştı bu düre zarfında ve ben annesi ile onun evinde tanıştım. Çok tatlı bir kadındı babası da öyleydi. Ama annesini daha çok sevdiğim su götürmez bir gerçekti.
Saatlerce birbirimize dair her şeyi konuşmuştuk. O ailemi merak edince yalnızca annemle konuşturmuştum. Babam ile yüz yüze konuşması hepimiz için daha sağlıklı olacaktı. İkimiz de ailelerimizi tanıdıktan sonra artık aramızda ki çekimi daha net kabul etmiştik. Geçti ben 1 yıldır ediyordum ya neyse.
-Ben artık kalkayım. Çok geç oldu.
-Olur tabi güzelim sen nasıl istersen.
-Şunları toplayalım öyle.
-Ben dönünce hallederim.
-Dönünce?
-Seni bırakacağım.
Centilmen işte. Tutup ısıracaksın. Gülümseyip kafamı salladım.
Beraber lojmana indiğimizde saatin geç olmasından sebep yalnızca askerler vardı. Onlar bile çok azdı. Benim binaya girince Barın ile olduğum kata çıktık.
-Gel sana kahve ısmarlayayım.
-Uykumuz kaçar.
-Benim için dert değil.
-Benim için de. Mehru çok seviyorum ben seni galiba.
-Bende seni. Gel bunları içerde konuşalım.
Onu içeri aldığımda önce etrafı inceledi. Sonra bana döndü. Ne yapacağını biliyordum. Beklediğim an buydu. Üzerime eğildiğinde hiç beklemeden dudaklarına atıldım. Evimi biliyormuş gibi beni kucağına alıp odama yönlendirdi. Sırtım yatakla buluştuğunda nefes almak için ayrıldım ondan. O kadar güzeldi ki kesilmesin istemiştim.
-Çok güzelsin Mehru. Kendimi çok zor tutuyorum. Seni benim yapmadan dokunmak istemiyorum sana.
-Çok güzel seviyorsun Barın.
Gülümseyip tekrar öptü beni. Dudaklarımda artık onun tadı vardı. Olması gerektiği gibi...
Dakikalar sonra benim yatağımda Barın'ın göğsünde uzanıyordum. O an aklımdan gitmiyordu. Ve ben utanıyordum. Çok istediğim şeydi evet ama utanıyordum.
Resmen ilk günden adama yapıştık. Ahtapot olsa dayanır. O da karşılık verdi ama yine de. Bir adabımız vardı kardeşim.
- Ne düşünüyorsun?
- Hiç. İyi ki hayatıma girdin.
-Sen de Mehru. İyi ki yazdın bana.
-Barın?
- Söyle kara bademim.
- Bu gece yanımda uyur musun?
-Bunu isteyecek kadar güveniyor musun bana?
-Her şeyden çok Barın. her şeyden çok...
Gözler dolmuştu. Bunu beklemediği belliydi. Alnımdan öptüğünde yüzüme bir damla düşmüştü. Ağlıyordu. Onu bu kadar sevip güvendiğim için ağlıyordu. Barın çok güzel bir adamdı ve ben kalbimi doğru kişiye emanet etmiştim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEKPARE ~ Texting~
Teen FictionÖylesine ona yazdığımı düşünen Yüzbaşı Barın Âgah... Ve ben ona umutsuzca gönlünü kaptırmış, savcı Liyan Mehru Atay...