Medya=İçinde aşk var
××××××××××××××××××××××××××××××××
"Güvensizlik dolu bir sakinlik içerisindeyim."
~Nietzsche~
××××××××××××××××××××××××××××××××
< 21 >
Öylece odayı izleyen gözlerim kuş sesleri ile cama dönerken güneş tüm nurunu yaymıştı odamın içine. Yüzüme vuran sıcaklık iç çekmeme neden olurken gece yarısı düşündüğüm ve hayal ettiğim tüm her şeyi yapmak için ayaklandım oturduğum yataktan. Ayaklarım ve belim tutulmuş olsa da yüzümde bir mimik dahi oynamadı.
Adımlarım banyoya yöneldi beraberinde. Ellerim üzerimde emanet gibi duran kıyafetleri çıkarırken kendimi duşun altına attım. Dakikalar geçmişken fazla zaman harcamamak için iş kıyafetlerimi geçirdim üzerime. Marrs yeşili takımım üzerime tam oturmuş ve beni olduğumdan daha da güzel göstermişti. Tebessüm ettim zoraki bir şekilde ve anında silerek çıktım odamdan.
"Kızım, günaydın" gerçek bir tebessüm oluştu annemin yüzü ile. Kahvaltıyı hazırlayan ellerinden öperek onunla birlikte masaya oturduk. Sohbetle geçen bu güzel, huzurlu vaktin ardından ona görüşürüz diyerek çıktım evden. Arabam bana göz kırparken bir hızla da bindim ve olabildiğince gaza basarak iş yerimin yolunu az bir vakitle aştım.
Holdinge gelir gelmez başladı düşüncelerim yine beni bunaltmaya. Bir karar almıştım. Aldığım bu karar belki de çok çocukcaydı ama tüm öğrendiğim o şeyleri düşünmemeye, o eski hayatıma devam etmeye ihtiyacım vardı. Komikti ama mecburdum buna. İç çektim ve gözlerimi saniyelik açıp kapatarak araçtan indim. Havanın o güzel ipeksi rüzgarı tenimi okşayıp saçlarımı havalandırırken etrafıma bakmayarak girdim binanın içine.
Çalışanlar bana bir bir selam veriyor, onlara aynı şekil karşılık veriyor ve bir an önce odama çıkmak için asansöre adeta koşar adımlarla ilerliyordum. Asansörün oraya gelir gelmez açılan kapıdan içeri girdiğim gibi peşi sıra biri daha girdi. Gözlerim yapmamam gereken bir şeyi yaparak bana bakan adama kaydı. Bir küfür savurdum içimden.
"Vera?" haykırdım Murata sinirle içimden. Gözlerime yansıdığını düşünmüştüm ama arkasında kalan aynadan gördüğüm gözlerim yanlızca bom boştu. İrkildim, kendimden irkildim. Adeta karşısında ki bir yabancıymış gibiydi. Amacıma ulaşmış olmalıydım ama neden acı veriyordu bana? "İyi misin?"
Yutkundum ve bakışlarımı ondan çektim. Dün gece verdiğim karar hakkım olmamasına rağmen yapmam gereken bir durumdu. "Muhasebeye uğra ve çıkışını al" asansör bana yardım etmiş gibiydi. Cümlem bitti an açılan kapı ile bir hızla yanından ayrıldım. Gözlerim dolmuştu ama bunu yapmak zorundaydım. Tek bir şey istemiştim yalnızca, yanımda çalışmaması.
Ne kadar sinirli de olsam ona kıyamamış ve bir arkadaşımdan onu şirketine almasını istemiştim. Kabul etmişti bunu, Murat gittiği muhasebede bunu öğrenecekti.
Ne onu yanımda istiyordum artık ne de Keremi. Muratla karşı karşıya gelmek bugünün şansızlığı olmuş gibiydi. Keremle de karşılaşmak istemiyordum ama hayat bilerek yapıyordu. Kaçılmazdı ya zaten kaderden. "Efendim" saygıyla odamın kapısının önünde eğilen Kereme baktım. Adımlarım durdu öylece. Ne diyeceğimi bilemezken bir güç hücum etti bedenime bir an da, kendimden beklemediğim bir soğuklukla konuştum. "Şirketimde artık seni ve Muratı görmek istemiyorum. Aynısını ona da söyledim, muhasebeden al çıkışını!" cevap vermesini beklemeden yanından geçerek kapı kulpunu tuttum ama o buna tek bir cümlesi ile içeri girmeme izin vermedi.
"Bizi umursamadığınız zaman her şey çözülmeyecek" Yüzümde alaylı bir gülüş oluştu. Yavaşça ona döndüm. "Öyle mi bay kahin? Söyle bakalım o zaman, beni bundan sonra neler bekliyor? Malum, benden çok biliyorsunuz". Utanmıştı. Gözleri benden öyle bir kaydı ki, adeta gökyüzünde kayan bir yıldız gibiydi. Dilek tutma isteği oluştu yüreğimde bir an da. Komik! Acınası halim ne de komikti!
"Hadi Kerem bekliyorum" Alaylı halim silindi yüzümden. "Sakın bir daha çıkmayın karşıma. Öğrenmediğim bilgilerin peşinden koşmaktansa öğrenmeden ve sizleri bilmeden ölmeyi tercih ederim" gözleri hızla çıktı gözlerime. Korku muydu o bakış? Neden korkuyordu ki?
"Git Kerem, arkana bile bakmadan çıkıp git" yavaşça arkamı döndüm. Bir çok cümle çıkmak için can atmıştı ama kıyamadım ona da. Ne kadar kendimi söylememek için kassam da biliyordu o cümleleri. Göz devirdim kapıyı açıp içeri adımlarken. Sahi ya ben odama girmek istemiştim değil mi? Peki burası neresiydi?
İçeri giren adımlarım durdu öylece gördüğüm eski evin bir odası ile birlikte. Kaşlarım anlamsızca çatılırken geriye adımladım ama kapı bir an da elimden kayıp kapanırken tek başıma kalmıştım öylece. "Beni istemiyorsun öyle mi? Söyle Vera" Duyduğum ses kaskatı yaptı beni. Bir yanım her yeri dağıtıp defolun gidin demek ietiyorken diğer yanım bana olan korkusundan köşeye çekilmiş yalnızca sus pus oturuyordu.
Şaşırdım. O değil miydi beni bu duruma sokan? Oydu ama neden şimdi bu haldeydi?
"Cevap ver Vera, benden gitmek mi istiyorsun?"
"Evet!" tek bir cümle kalbimi hiç bu kadar yaralamamıştı. Celladım olacak cümleyi dudaklarım arasından ben doğurmuştum. "Neden?" önümde belirmesi beni ilk defa irkiltmedi. Yalnızca boş gözlerle baktım ona, sanki bu bakışlar bana ait değil gibi hapsolmuştu göz çukurlarıma. "Eski hayatımı istiyorum"
Kaşları çatıldı. Gözlerinden ne anlamalıydım bilmiyorum ama sinirli ve kırgın duruyordu. Güldüm içimden, kırgın olması gereken ben değil miydim? Sahi ya Sidelya neredeydi?
"Eski hayatını özlüyorsun öyle mi?" Başımı salladım "Öyle," yutkundu. Onu ilk defa böyle görüyordum. Sanki, sanki çaresiz gibiydi. Gözlerimde bir ışık görse tüm o ümidi yerine gelecek gibiydi. "Vera, kalbinde biri mi var?" bir çok soruyu hatta hakareti bekledim ama bunu beklemedim. Gözlerim büyürken devam etti cümlesine. "Senin aklını okuyamıyorum. Ne hissettiğini bilmiyorum. Alamıyorum artık kokunu". Gözleri doldu. Buna şahit olmuş olmak çok, çok garip bir histi. Gözlerini kaçırdı benden sanki o halini görmemi istemez gibiydi ama eğer benden çekmeseydi o gözleri, kalbimde ki parıldayan o parıltıyı da görebilirdi.
Yumuşadım. "Neden böyle oluyor? Sanki gücümü kaybediyor, seni kaybediyor gibiyim" Şaşkınlığım daha ne kadar büyüyecekti?
"Ne?". "Sen benim gücümsün Vera. Benim gücümün bir diğer eşisin, sen benim eşimsin. Ben ilk defa böyle bir şey yaşıyorum. Seni kaybediyorum"
Değdi o an gözleri gözlerime ama o parıldayan his çoktan uçmuş gitmişti. Gerçeklik balyoz etkisi yaptı aklıma. Onca şey vardı, onca şey benden gizlenmişti bu zamana kadar. Yatağımda acılar ile, göz yaşlar ile savaşırken onlar uzaktan izlemişti beni.
Acımamışlardı bana, peki ben neden şimdi acıyordum onlara? "Beni kaybediyorsun Aron" Bu buz gibi sesim o buz gibi bedenini irkiltti. Kalakaldı öylece. "Beni istemiyor musun?" garip çıktı sesi. Kaşları daha çok çatılmış, adeta krizden önce ki Aron gibiydi. Korkmadım ve bir yalanı söyledim "İstemiyorum"
Gözlerimi ondan çektim ve son cümlelerimi söyledim "Anladım Aron, benim aradığım sen değilsin". Bir ses işittim o an, bana fısıldıyordu artık olmayan Sidelya'ya nazaran daha baskın bir şekilde ;
Onlar sana acımadı.
Evet diye haykırdım içimden. Yavaşça arkamı döndüm, elleri titreyen birini öylece bırakmışken kapı belirdi karşımda. Sanki kapının belirmesine o da şaşırmış gibiydi. Ardımda kalan bedeninin kas katı kesilmesinden anladım ve ona dönüp bir kere olsun bakmadan çıktım dışarı, adım attım şirketimde ki odama.
Dudaklarımda ve zihnimde tek bir fısıltı hakimdi ;
Onlar sana acımadı..
Bölüm sonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı
RomanceBir adam celladına aşıktı. Bir kadın onu arayan divaneye aşıktı. Ve aşk, bu ikisine hayrandı. ×××××××××××××××××××××××××××××××××× { Birinci açıklama } Güç mü önde gelirdi yoksa duygular mı? Arafta kalmak gibiydi. Kendini bazen güçsüz hissetmişti...