BÖLÜM 2: 2 Küçük Ay Parçası

10 2 4
                                    

17 yıl önce (4 yıl sonra)

   Noah hastane kapısının önünde bekliyordu. Annesi içerideydi ve babası onun yanındaydı. Kimse ona neler olup bittiğini söylememişti. Açıkcası endişeleniyordu.
   Saatler geçmişti, kimseden ses seda çıkmıyordu. Üzerinde "Doğumhane" yazan bir odanın önündeki koltuklardan birine oturmuş, oracıkta uyuya kalmıştı.
   Yine saatler sonra bir hemşire onun yanına geldi.

   "İçeri girebilirsin ufaklık."

   Noah, heyecanla kafasını kaldırdı ve hızlı adımlarla kapıya doğru yürüdü. Kapıdan kafasını çıkarıp baktığında ise annesinin kucağında minik, sevimli mi sevimli bir bebek gördü. Babası gülümseyerek 'Buraya gel' der gibi eli ile işaret yaptı.

   Yüzünde heyecanla karışık, merak dolu bir gülümseme belirdi Noah'ın. Ufak adımlarla ebeveynlerinin yanına geldi. Annesi ve babasını ilk defa beraberlerken bu kadar sakin görüyordu. Annesi elindeki bebeğine baktı.
   "Adı Lydia olsun. Lydia Andreas."

   Ethan, Victoria'nın omzundan kolunu çekerek konuştu. "Bende ona bir isim koymak isterim."
   Annesi gözlerini devirdi. "Ne yapıyorsan yap."

   Babası bir süre düşündü. Önce Noah'a baktı, sonra gözlerini odada biraz gezdirdi.
   "Adında Rin de olsun. Rin Lydia Andreas. Bence bu isim güzel kızımıza çok yakıştı."
 
   Noah'ın, o an ikinci en değer verdiği insan doğmuştu. O an içinden, onu ne olursa olsun sonsuza dek koruyacağına dair söz verdi.

Kız kardeşinin doğumundan 4-5 ay sonra.

   Noah, odada kardeşinin beşiğini sallayıp onu uyutmaya çalışıyordu. Annesi ve babası, her zamanki gibi yine kavga ediyorlardı.

   "Şşş... Uyu hadi! Annenle baban gelecek birazdan."

   Noah umutsuzca ağlayan kardeşini susturmaya çalışıyordu. İçeriden bağırışma sesleri, cam kırılmaları gelmeye başladı. Yanında ağlayan bir bebek, içeride huzursuz ebeveynler... Bulunduğu durum korkunçtu. 10 yaşındaki bir çocuktan en fazla ne bekleyebilirsiniz ki? Gözleri doldu, dokunsalar ağlayacaktı sanki.

   Kargaşanın arasında zar zorda olsa duyulabilecek bir şekilde kapı zili çaldı. Victoria'nın sinirden saçı başı dağılmıştı. Nefes nefese konuştu. "Sen... Kimseye görünme! Ben kapıya bakarım." Acele ile saçlarını düzeltti ve kapıyı açtı.

"Hoş-"

"..."

   Victoria, kapıda öylece kalakaldı. Gelen Victoria'nın ikiz kardeşi Violet'di. İkiz kardeş olmalarına rağmen Violet, Victoria'nın tam tersiydi. O çok sevecen, merhametli bir insandı ve çocukların huzursuz bir evde yetiştiklerini biliyordu.

"Çekil önümden," dedi Violet ve ayakkabılarını bile çıkarmadan Victoria'yı kenara doğru iterek içeri daldı.

"Sen ne-"

   Violet hızlıca çocukların bulunduğu odaya girdi. Noah kafasını beşiğe yaslamış, öylece uyuya kalmıştı. Rin ise ciğerlerini sökecekmişcesine ağlıyordu. Kapının açılmasıyla yüzüne vuran ışık, Noah'ın uyanmasına yeterli olmuştu.

"Anne? Yoo sen annem değilsin. Violet Teyze? Sen mi geldin?"

   Sersemce bir şekilde gözlerini ovaladı. Zaten uykusu, kardeşinin ağlaması yüzünden hemen açılmıştı. Violet yanlarına geldi ve ağlayan bebeği kucağına aldı.

"Zavallı yavrularım benim. Ah be evladım, kardeşine bakmadılar mı?"

   Rin'i uyutmayı başardıktan sonra konuştu. "Merak etmeyin, acınızı dindireceğim," dedi ve Rin'i sol koluna aldı, sağ eli ile de Noah'ın elini tutarak odadan dışarı çıktılar.

"Nereye götürüyorsun lan onları?!"

   Violet arkasını döndü ve Victoria'ya cevap verdi. "Onlar güvenli bir yere götürüyorum."

   Victoria'nın gözleri fal taşı gibi açıldı. Sinirden çılgına dönmüştü. "Hayır! Benim iznim olmadan çocuklarımı hiçbir yere götüremezsin!"

   Violet yavaşça ve sinirli bir şekilde kardeşine yaklaştı. "Şimdi senin çocukların mı oldu? Onları sadece gidecekleri zaman umursuyorsun," dedi ve çıkış kapısına doğru yaklaştı.

  "Violet Teyze..."

   Noah sessizce ve çekinerek teyzesine seslendi. Violet hemen aşağı doğru eğilerek konultu. "Efendim canım?"

   Violet meraklı gözlerle Noah'a baktı. Noah, şuan diyeceği şeyi söylemek istemiyordu açıkcası. Ama söylemek zorundaymış gibi hissediyordu. "Ben...senle gelmesem?"

   Violet'in yüzü düştü. "Anlamadım?"

   "Ben, babamı yanlız bırakmak istemiyorum da... Seninle gelmeyip onun yanında kalsam?"

   Violet hayal kırıklığına uğramış bir şekilde ayağa kalktı. Dışarıdan sakin görünsede içinde Noah için duyduğu endişe, yüzünden okunabiliyordu.

   "Ben Rin'i alıyorum. Noah'a bir zarar verdiğini duyarsam..."

   Gözleri sinirle açık bir şekilde konuştu ve Noah'ın elini bırakıp kapıdan çıktı gitti. Ethan, koltuğun köşesinde oturuyordu, kalktı ve Noah'a seslendi. Violet sinirden her şeyi parçalayacaktı nerdeyse. Odasına geçti ve kapıyı çarptı.

   Ethan, küçük Noah'ı kucağına aldı ve onu yatağına götürdü. "Üzülme canım oğlum. Annen biraz sinirli, biliyorum ama biz aramızda konuşup anlaşacağız. Rin'i de istediğin zaman görmeye götüreceğim. Hadi sen uyu şimdi."

   Noah'ı alnından öptü ve onun üzerini örtüp ışığı, kapıyı kapatıp gitti.

   Noah, ailesi için endişeleniyordu. İçeriden bağırışma sesleri gelmeye başlamıştı bile. Teyzesinin, kardeşini iyi bir niyetle götürdüğünü biliyordu ama onu çok özleyecekti. Üzüntüyle karışık korku duygusu ile uyumaya çalıştı.

---------------------------------------
Bu bölüm biraz kısa oldu farkındayım ama bu kadar oldu işte idare ediverin

Başka bir hikayeme de göz atabilirsiniz. // Pervane

Arkadaşlarımın hikayelerine göz atın.
// Ölüler Topluluğu
/// Cam Kırıkları
//// Kanlı Ayna

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 20, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SON MERMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin