Her insan, içinde kimsenin bilmediği bir dünya taşır. Kimsenin bilmediği dünyamın kapılarını açıyorum ve sizleri o dünyaya davet ediyorum. Hayal dünyama hoş geldiniz...
Keyifli okumalar...
Carina Round - For Everything a Reason
Karşımdaki duvarda asılı duran saatin akrep ve yelkovanı sessizce ilerliyordu. Elimde tuttuğum karton bardağın içinde duran yarım çay; artık soğumuş, buz gibi olmuştu. Polis telsizlerinden yükselen gürültüye arada bir kulak kabartıyordum. Anlaşılmaz ses, şehrin dört bir yanında yaşanan kötü olayların habercisiydi.
Hızlı adımlarla koridorda bir sağa bir sola ilerleyen üniformalı polis memurlarının gözleri arada bir bana takılıyordu. Hepsinin suratlarında varlığımdan memnun olmadıklarını belli eden bir ifade mevcuttu.
Bu yargılayan bakışları görmezden gelerek beklemeye devam ettim. O sırada yirmili yaşlarında bir genç, koridorun başında belirdi. Elleri kelepçeli, yüzü gözü dağılmış bir haldeydi. Yanında yürüyen polis memuru sıkı sıkıya tuttuğu gencin kolunu bir an olsun bırakmıyordu.
Gözlerimle onları takip etmeye başladım. Ağır adımlarla bana doğru yaklaşıyorlardı.
Polis memuru ve hırpani görünümlü genç, gelip karşımda duran boş sandalyelere oturdular. Memur, çocuğun kolunu bırakmamakta ısrarcıydı.
İstemsizce bu genci incelemeye başladım. Bakışlarım önce çamurlu ayaklarına takıldı. Kurumuş çamur, rengini gizlemek ister gibi ayakkabılarını sarmıştı. Pantolonunun paçaları da bu durumdan nasibini almış durumdaydı.
Yavaş yavaş bakışlarımı yüzüne doğru kaydırdım. Sol gözü şişmiş olduğundan yarım açıktı. Darbeden kaynaklı oluşan morluk; bütün gözünü ele geçirmiş, elmacık kemiğine kadar uzanıyordu. Sağ şakağından boynuna doğru uzanan kan, ayakkabılarındaki çamur gibi kuruyup kalmıştı. Tıraşlı yüzü, bir çocuğunki kadar masumane görünüyordu fakat cüretkâr bakışları, çehresiyle bir tezatlık içeresindeydi.
"Yine ne halt etmiş bu?" diye sordu başucumda dikildiğini sonradan fark ettiğim memur.
Bakışlarımı soruyu soran memura çevirdim. Yüzünde beni rahatsız eden bir gülümseme vardı. Çocuğun içine düştüğü bu durumdan zevk alıyormuş gibi görünüyordu.
Bu ifadeyi görünce ona daha fazla bakamadım. Çocuk ne yapmış olursa olsun bu durumla eğlenmesi hoşuma gitmemişti.
Bakışlarımı tekrar elimde duran çay bardağına çevirdim. Sağ elimin işaret parmağıyla hafif hafif bardağa vurmaya başladım. Bardağın içerisinde oluşan titreşimler, suya atılan bir çakıl taşının ardında bıraktığı izleri anımsatıyordu. O sırada sorunun muhatabı olan memur cevap verdi.
"Yine üvey babasına saldırmış." dedi, alay eden bir ses tonuyla. İki polis memuru da gülmeye başladı.
Kafamı kaldırıp gence baktım. Onun da bana bakıyor olduğunu görünce bir an tedirgin hissettim. Birkaç saniyeliğine de olsa gözlerimi ondan kaçırabildim. Bu durum fazla uzun sürmedi. Merakıma yenik düşerek tekrar ona döndüm.
Koyu kahverengi gözlerindeki öfke, ruhumda delikler açıyordu. Öfkesinin sebebi ben değildim. Memurların onunla alay etmesine sinirlenmiş, elinden bir şey gelmeyeceği için bana kilitlenmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVERA AĞACI
General FictionMavera Ağacı'nın hikayesini bilir misiniz? Tanrı, dünyayı altı günde yaratır. Yeri, göğü ve yerle gök arasındaki her şeyi yaratması tam altı gün sürer. Altıncı günün sonunda insanoğlunun bilmediği bir sırrı saklar yeryüzüne. Cennet bahçesinin en iht...