Pim Stones - We Have It All
Tedirgin bakışlarım bana uzatılan elin üzerinde bir süre gezindi. Kemikli ve düzgün parmakları, özenle kesilmiş tırnakları ve bembeyaz teniyle âdeta bir heykelin elini anımsatıyordu. Heyecandan terleyen elimi çaktırmadan üzerimdeki tayta silerek elini tuttum. O an, cılız bir elektrik akımının elimden başlayarak bütün vücuduma yayıldığını hissettim. Elimi ondan kurtarmak istedim ama buna izin vermedi. Tutuşunu sıkılaştırarak elimi elinin içine hapsetti.
Yüzüne yerleştirdiği geniş gülümseme, içimde garip duygular uyandırmıştı. Görünüşte sıcak ve samimi gelen bu gülüşün arkasında ruhumu yakan bir şeyler vardı. Gözlerine uzun süre bakamıyordum. Ne zaman bakmayı denesem kalp atışlarım kontrolden çıkıyordu. Yaşadığımız ufak temas, onu tanıyormuşum hissinin giderek artmasına neden oluyordu. Bu gözler, bu gülüş, bu ten çok... Çok tanıdıktı. Bir yabancı, nasıl olurdu da bana bu kadar tanıdık bildik gelebilirdi?
Nihayet elimi bıraktığında elim havada asılı kaldı. Parmaklarımı avuç içimde gezdirerek teninin bıraktığı izi yokladım. Tenimden ayrılan sıcaklığından sonra bir boşluk hissine kapılmıştım. Ben, havada kalan elime sanki değerli bir taşı inceliyormuşum gibi bakarken hemen arkamda oturan babamın hafifçe öksürdüğünü işittim. Yaşadığım bilinmez duygular silsilesinden çabucak kurtulup kafamı kaldırdığımda biraz önce tam karşımda dikilen kişinin artık aynı noktada olmadığını fark ettim.
Tanıdık yabancı, geçip L koltuğun en uç noktasına oturmuş ve kemikli çenesine sol elini yaslamış bir şekilde meraklı gözlerle beni izliyordu. Bu manzarayı görünce aceleyle toparlanarak koltuğun diğer ucuna, babamın yanına, oturdum.
"İyi misin kızım? Başın mı döndü yine?" diye sordu babam. Şüpheci bakışları üzerimde geziniyordu.
"İyiyim." dedim, fısıltıyla. "Bir şeyim yok."
"Dün akşam tanışma fırsatımız olmadı. Ben İştar. Sen de Dalia olmalısın." dedi İştar. Cevap olarak başımı sallamakla yetindim.
"Mehmet abinin Derya'dan başka bir kızı olduğunu bilmiyordum. Dün akşam seni görmek büyük sürpriz oldu. Bu arada burnun nasıl?" diye sordu. Yüzündeki çarpık gülümseme, sanki yaşananlardan keyif alıyormuş izlenimi uyandırıyordu.
"Gayet iyi." dedim, tek kaşımı havaya kaldırarak. "Senin için büyük sürpriz olmuştur tabii. Ama garip doğrusu... Baban seninle evlendirmek istediği kişiyi sana söylemedi mi?" diye devam ettim alaycı bir ses tonuyla.
"Valla biz Derya diye biliyorduk ama... Son anda bir oyuncu değişikliği oldu." dedi, benim alaycı ses tonumu taklit ederek.
Oyuncu değişikliği mi olmuştu? Yaşanan şeyi böyle mi adlandırıyordu yani? Onun için hayati bir önem taşıması gereken durum, böyle dalga geçebileceği bir şey miydi? Oyuncu değişikliği!
"İştar." dedi babam, uyarıcı bir ses tonuyla. "Dalia senin bu sarkastik hallerine yabancı."
"Ben biraz ortam ısınsın, gerginliğimizi atalım diye şey ettim." dedi İştar, aynı alaycı tavırla. "Canını sıktıysam özür dilerim Dalia."
Özrünü görmezden gelmeyi seçtim ve ifadesiz bakışlarımı gözlerine diktim. Bunun üzerine bir anda tavrını değiştirerek ciddileşti. Oturuşunu dikleştirip kollarını önünde birleştirdi. Bir süre ortamda gergin bir sessizlik yaşandı. Bu sessizliği bozan ilk kişi, babam oldu.
"Vakit kaybetmeden konumuza gelelim." diyerek söze başladı. "Bu sorunu nasıl çözeceğiz İştar?"
İştar, kendisine yöneltilen bu soruyla hayrete düşmüş gibi gözlerini kocaman açtı. Şaşkın bakışları, babam ve benim aramda gidip geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVERA AĞACI
Ficción GeneralMavera Ağacı'nın hikayesini bilir misiniz? Tanrı, dünyayı altı günde yaratır. Yeri, göğü ve yerle gök arasındaki her şeyi yaratması tam altı gün sürer. Altıncı günün sonunda insanoğlunun bilmediği bir sırrı saklar yeryüzüne. Cennet bahçesinin en iht...