4. VİSAL

635 12 1
                                    


Christian Reindl - Now You're A Home (ft. Ruuth)


"Bir gün bir yerde tekrar karşılaşırsak eğer, benimle yeniden tanış."

-Pablo Neruda-


Burnumdan dudaklarıma doğru akan kanın yakıcı tadı, dilimi uyuştururken hareketsiz bir biçimde karşımdaki yabancıya bakıyordum. Gözlerimi ondan ayıramıyordum. Ne kadar denersem deneyeyim bakışlarından kopamıyordum. O da benim gibi tek bir mimiğin dahi oynamadığı yüzündeki meraklı gözlerini benden ayırmıyordu. Onu gördüğüm anda içimde başlayan duygu karmaşası, her geçen saniye biraz daha şiddetleniyordu.

Etraftaki bütün sesler derin bir sessizliğe gömülmüştü. Sanki zaman durmuştu. Yalnızca o ve ben vardık. İçimde istemsizce ona doğru çekildiğimi hissettim. Bilmediğim bir güç beni ona doğru itiyordu. Vücudum kontrolümün dışında bu çekime itaat ediyordu. Ona doğru bir adım atmaya hazırlandığımda gözümün önünü örten beyazlıkla girdiğim transtan çıktım.

Babam elinde tuttuğu peçeteyi yavaşça burnuma bastırmış, akan kanı durdurmaya çalışıyordu. "Çok canın yanıyor mu kızım?" diye sordu telaştan titreyen sesiyle. O tanıdık yabancıdan nihayet ayırabildiğim bakışlarımı babama çevirdim. Korkunun ve çaresizliğin birbirine karıştığı gözlerine uzun uzun baktım. "Hissetmiyorum." dedim, fısıltıyla. "Hiçbir şey hissetmiyorum."

Babam, burnuma tuttuğu peçeteyi yavaşça çekti ve yüzümü avuçlarının arasına alarak başımı hafifçe yukarı kaldırdı. O, dikkatle burnumu incelerken ben önüme geçerek görmemi engellediği çocuğa göz ucuyla bakmaya çalışıyordum. "Ciddi bir şey yok." dedi. Rahatlamış olduğu sesinden anlaşılıyordu. Kanama nihayet durmuştu.

Yüzümü avuçlarından kurtardığım sırada mutfakta bir hıçkırık sesi yankılandı. Dönüp sesin geldiği yöne baktığımda Derya'yı Türkan Hanım'ın kollarının arasında ağlarken buldum. Sesin kaynağı oydu. Türkan Hanım'a sıkıca sarılmış, kafasını göğsüne gömmüş hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.

"Neden yaptın bunu?" diye sordum sakince. Elimden geldiğince sakin kalmaya çalışıyordum. Sorumun üzerine Derya, kafasını gömdüğü yerden kaldırıp bana baktı. Gözlerinde gördüğüm nefret tüylerimi diken diken etmişti. "Hepsi senin yüzünden." dedi, fısıltıyla. "Hepsi senin yüzünden."

Ben ne yapmıştım ona? Nasıl olmuştu da benim yüzümden bu hale gelmişti? Hiçbir şey anlamıyordum. Zaten kafamda bin tane soru işaretiyle boğuşurken bir de üzerine bu eklenmişti. Az önce içeride bir şey olmuştu ve bunun sebebi bendim. Hiçbir şey yapmamıştım ama yaşanan bu karışıklığın sebebi bir şekilde bendim.

"Ne oluyor baba?" diye sordum babama dönerek. Bana bakmıyordu. Öfkeli bakışlarının hedefinde Derya vardı. "Anlatacağım kızım." dedi, sakince. Hemen ardından derin bir nefes verdi. Bakışları hâlâ Derya'nın üzerindeydi. O sırada gözüm mutfak kapısının önünde dikilen adama takıldı. Dün gece kapıdaki arabanın yanında gördüğüm adımdı bu. Gözlerimiz buluştuğunda yine aynı korkuya kapıldım. Bu adamda beni rahatsız eden bir şeyler vardı.

"Biz artık gidelim Mehmet." dedi adam, babama doğru ağır adımlarla yaklaşıyordu. "Sen kızlarınla konuş, kararını ver. Cevabını bekliyor olacağım."

Adam yavaşça babamın omzuna elini koyduğunda babam nihayet gözlerini Derya'dan ayırmış ve adama çevirmişti. Adamın suratına yerleşen sinsi gülümseme adeta ruhumu ürpertti. Babam adama bir cevap vermeyince adam elini babamın omzundan çekti ve tekrardan mutfak kapısına yöneldi. "Hadi gidelim İştar." dedi, kapıdan çıkarken. O an, kısa bir süreliğine de olsa varlığını unuttuğum yabancıyla gözlerimiz tekrardan buluştu. "Geliyorum baba." dedi, gözlerini benden ayırmadan. Bir süre öylece gözlerime baktıktan sonra arkasını dönüp mutfaktan çıktı.

MAVERA AĞACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin