ONUNCU BÖLÜM: "Ölü Gibi"

2.3K 157 148
                                    

Kitap 21k oldu ve sadece iki günde 6k çoğaldı!! Tiktokta mirangok_eb hesabının sahibine çok çok çok teşekkür ederim♡♡

Tiktok: Hkocaman3
İnstagram: elebasi_official

Lütfen bol yorum yapın♡♡

𓆙

İnsan öldürmek güç değildir. Zorbalık etmek güç değildir. Kötü olan bir şeyi yapmak güç değildir. Güç kavramı bambaşkadır. Birçok dala ayrılır güç. Ama bahsettiklerim kesinlikle güç değildir.

İnsan kendi kendine adaleti sağlayamaz, bir topluluk içerisinde yaşıyoruz. Gelen geçen adalet adı altında intikam alırsa ne olur? Düşündünüz mü? Kaos, kıyamet. Gelen geçen birisini öldürür.

Benim yaptığım kesinlikle doğru değil, hiçbir zaman doğru bulmadım, bulmayacağım. Ama adalet olsaydı Riyazi Halef, şu an bir koğuşta kendi gibi pisliklerle çürüyor olurdu. Ama adalet yoktu işte... paran varsa ortamda yağlarlar sözü kesinlikle doğru. Paran varsa hakimi bile öldürsen görülmez.

Kontrol edemez hale gelmiştim artık, o intikam için yanıp tutuşuyordum. O intikamı almadan ölmeyecektim. Zordu ama imkânsız değildi.

Başıma giren ağrıyla yüzümü buruşturup gözlerimi yavaşça açtım. Başım öldürecek seviyede ağrıyordu. Kolumu kaldırıp alnıma dokunmak istedim ama bir güç buna izin vermedi. Aniden gözlerimi açıp ellerime baktım. Her iki yandan demir kelepçelerle sandalyeye bağlanmıştı.

"Siktir lan." Tüm olanlar kafamın içinde dönüp dolaşırken aklıma Tuana geldi. Kafamı kaldırıp etrafa bakacaktım ki, hiç beklemediğim bir yüz sol tarafımda aynı benim gibi kelepçlenemişti. "Miran?" Beni gördüğünde serseri bir gülüş takındı.

"Uyanabildi prenses." Sağ tarafıma baktım, Tuana da bizim gibi kelepçelenmişti. "Sen ne alaka?" Başım fazlasıyla ağrıyordu ve kaşlarımı oynattıkça bir şeyler dökülüyordu.

Anlaşılan alnımda kuruyan kanlar dökülüyordu. "Demiştim ya, sen nereye ben oraya. Baktım kaçırılmışsınız dedim ben neden kaçırılmıyorum?" Bu durumda dalga mı geçiyordu gerçekten?

"Dalganın sırası mı Miran?" Gülümsemesi silindi yüzünden. "Sizden önce getirildim bende. Tuana'yı da tehdit etmek için kaçırıyorlardı, sende bonos olarak geldin." Rahat tavrı karşısında kaşlarımı çatmadan edemedim.

"Ha sende bunları bu kadar rahat anlatıyorsun? Öyle mi yılın amcası?" Gözlerimin içine bakarak dişlerini göstererek gülümsedi. Etrafı incelemeye başladım. Bir depodaydık, fazla güneş ama güneş tam tepedeydi, saat on iki civarında olmalıydı. Oturduğumuz yer, deponun tam ortasıydı. Arkamızda mavi bidonlar sıralanmıştı. Önümüzde büyük, iki kapılı bir çıkış vardı. Etrafta, her bir köşede birer adamlar mevcuttu.

Sağ tarafımdaki kız sakince öyle bana ve amcasına bakıyordu. "Miran, kim bu adamlar? Ne istiyorlar senden? Hem senden istiyorlarsa bu kızın ne işi var burada?"

Derin bir nefes alıp verdi ve yandan bakış attı bana. "Açıkçası, övünmek gibi olmasın ama çok düşmanım vardır. Bunlar hangileriydi emin değilim ama düşmandan düşman beğeniyorum be Kürt kızı." Dudağımı sarkıtarak şaşırdım. "Vay be, bunu da böyle havalı bir şey dermiş gibi anlatıyorsun. Ellerim serbest olsalardı el çırpardım."

Gözlerini yumup kafasını öne eğdi ve kaldırıp gülümseyerek yüzüme baktı. "Doğrudur efendim. Yalnız bir sorunumuz var." Etrafı incelemeyi kesip gergince Miran'a baktım. "Daha ne tür bir sorun olabilir?" Bana doğru uzanmaya çalıştı. Kaşlarıyla benimde yakınlaşmamı söylemeye çalışmıştı. Kafamı uzattığımda fısıldamaya başladı.

Ele Başı [DÜZENLENMEDE]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin