Merhaba <3 bölüm fazla kısa evet ama, pazar günü de bölüm geleceği için anca böyle oldu.
Artık bölüm günleri, Çarşamba ve Pazar günüdür. Umarım bol yorum yaparsınız. #elebaşıkitap adı altında umarım video paylaşırsınız <3
instagram: elebasi_official
****
Her şeyin bir başlangıçtan ibaret olduğunu, o başlangıçtan sonra bir son olmadan bitmeyeceğini biliyordum ama o sonun gelmemesi için bu kadar yalvarmam gerektiğini bilmiyordum...İntikamımı almadan ölmek istemiyordum, elimi boşa kana bulamış olmak istemiyordum. Az buçuk hatırladığım kadarıyla çok masum hayallerim vardı benim.
Bir oda dolusu pembe ve mavi pamuk şekerlerimin olması bu hayallerin başında geliyordu ama sonra... her şey sarpa sardı. Annem öldü, babam ortalıktan kayboldu ablam ise, daha çocukluğunun baharında, on üç yaşında tecavüze uğrayıp parçalanarak öldürüldü.
Ben mi? Bense bunların hepsini görüp, et kesilme sesi duyduğumda zevk alan birisine dönüştüm. En küçük durumda delirecek birisine dönüştüm. Hayallerini unutup intikam için adım atan birisine dönüştüm. Dönüştüm... geri dönüşüm yoktu. Olamazdı da.
Peki ya şimdi? Bir anda, korumalarım dışında beni kurtaran birisinin kolları arasındaydım. Üzerimize mermiler yağıyordu ve ben öyle boş boş bir çift kahverengi göze bakıyor, seyrediyordum. "Gözlerimi çok sevdin sanırım. Buradan çıkalım bol bol bakarsın." Dediklerini idrak edip belimi sıkı tutan parmaklardan kurtulup bacak kemerine yerleştirdiğim silahımı yerinden çıkarttım.
"Ne seveceğim? Normal göz işte." Gördüğüm kan kırmızısı sıvının geldiği yöne baktım. Omzundan vurulmuştu ve mermi sıyırmamış hâlâ içerideydi. Arkamı dönüp bize mermi yağdıran kişilere aynı şekil mermi yağdırmaya başladım.
"Omzun, yaralanmışsın." Ona bakmadan konuştum.
"Sarmak boynunun borcu, senin yüzünden oldu." Kaşlarımı çatıp arkamı döndüm."Pardon? Neden benim suçum oluyormuş?" Gülümsedi.
"Hayatını kurtardığım için yaralandım. Senin suçun." Üzerine adım attım. "Ben mi dedim Miran, hayatımı kurtar. Diye? Kurtarmasaydın." Dudaklarını büzüp kafasını salladı. Omzu acıtıyor olmalıydı alnında boncuk boncuk terler oluşuyordu."Gerçekten nankörsün Kürt kızı." Üfleyip arkamı döndüm ve tekrardan sıkmaya başladım. "Sen cidden eğleniyorsun benimle. Uğraşma, git çocuklarla uğraş." Aynı şekil sırtını sırtıma yasladı ve arkadan saldıranlara mermi sıkmaya başladı. Sert sırtını sırtımda hissedince derince yutkundum istemsizce. "Benim için çocuk denecek yaştasın."
"Gerçekten yaşlısın sende, bunamışsın. Bırak, bırak maazallah kalpten gidersin falan. Uğraşamam." Kahkaha attığını duydum. Her bir mermi sıkışın da daha çok yaslanıyordu sırtıma. Gömleği terliyordu ve yere kanı damlıyordu.
"Sende bırak o zaman o silahı, senin için çok büyük. Maazallah, altında ezilir kalırsın." Nişan aldığım birinin alnına sıktım ve tam isabet. "Ezilmişim ezileceğim kadar. Daha ne kadar ezileceğim?" Diye fısıldadım fakat bu sese rağmen nasıl duydu anlayamadım. "Daha yirmi beş yaşındasın, bunca zorluğa göğüs gerip geldin. Sefaletini çekmen gerek. Sıkma canını, ayrıca hoşafı da ezerek yaparlar. Bak, ne kadar sağlıklı."
Bir anda silahı indirip kaşlarımı çattım ve arkamı döndüm. Arkamı döndüğümde o da arkasını döndü. "Hoşaf ne alaka?" Omzunu kaldırıp indirdi. "Canım çekti." Kafamı sallayıp tekrardan sıkmaya başladım. Ne garip adamdı, cidden bu durumda hoşaf mı düşünüyor?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ele Başı [DÜZENLENMEDE]
ActionKİTAP DÜZENLENMEYE ALINMIŞTIR KİTAPTA BOLCA KAN VE KÖTÜ ÖRNEK MEVCUTTUR. LÜTFEN MİDESİNDE HERHANGİ BİR SORUN OLAN KİŞİ KİTABI OKUMASIN VEYA AKLINDA CANLANDIRMASIN DONDELNDPSNDKSNPSM 𓆙𓆙𓆙𓆙𓆙𓆙𓆙𓆙𓆙𓆙 Rüya Akdoğan, sekiz yaşında ablasının ölümünü...