Masayı silerken Meryem Sultan'ın serpilin takıntıları hakkında soylenmelerini dinliyordum. Kendi kızıydı ve bana kötülüyordu resmen! Biri onu uyarsın..
"Hayır ne var canım? Çok yorulmustuk ben de dedim ki sonra yaparım. Yarın açılış var sonuçta. E bikac güne de fikretlerin düğünü var. Bi oraya bi buraya yoruldum ben genç değilim ki sizin gibi. Neymiş bulaşık kalmasınmış. Böcek basarmış restoranı. "
"E haklı gibi sanki sultanım? Kimse senden iş yapmanı beklemiyor ki? Bize söyleseydin?"
"Sen dün burda mıydın dilay? "
"Doğru. Ama burda tek değiliz ki? Kübra vardı esin vardı.. sen istesen de biz sana bi şey yaptırmayız zaten. Serpil sinirliydi dün. Sana paylaşmıştır üzülme. Bi şey de dememiş ki kız? Neye alındın sen bu kadar?"
Anlamıyordum.
"Ben onun annesiyim. Benimle öyle konuşamaz " dedi küskünce. Ohooo benim anneme dediklerimi duysa demek ki..
"Ben konuşurum onunla. Sıkma sen canını " dedim elimdeki bezi tezgaha bırakırken. Tadilatlar bizimkiler sağolsun hallolmuştu. Evelsi gün de Ali aracılığıyla sipariş ettiğimiz masa sandalyeler gelmişti. Dün de temizliği halletmistik ve ben tekrar alışverişe çıkmıştım. Tek başıma. Serpil olmadan. Tabi çoğu şeyi beğenmişti ama eksiklerim vardı. Olurdu o kadar.
"Ne konuşacaksın?" Dedi serpil içeriye girerken. Derin bi nefes alıp ona döndüm
"Daha sonra konuşuruz. Eksik bi şey var mı?"
"Yok. Her şey tamam. Son kez silip çıkarız" dediğinde başımı salladım olumluca.
Meryem Sultan ikimize de bakmadan edalı edalı yanımızdan ayrıldı. E iyi de ben ne yaptım simdi?
"Noldu kız? Niye küskün küskün gitti annem?" Dedi serpil kaşlarını çatarak.
"Onu konuşacaktım işte seninle. Dün dediğin, her neyse artık, yanlış anlamış. Ben onun annesiyim diyo. Kırılgan bu aralar. Pek ilgilenemiyorum ya ben ondan. Sakın üstüne alınma yani. Ama bi özür dilersen de iyi olur " dedim gülerek.
"Frekansın oturmuş yerine. Bunun şerefine bile özür dilerim" dedi o da gülümseyerek. Ben mutfağı silmeye başladığımda o da annesinin yanına çıktı.
Silme işim bittiginde Viledayı kenara alıp mutfağın kapısından girişe doğru silmeye başladım. Meryem Sultan ve serpil ise disardalardi. Serpil ben silme işini yarıladığımda yanıma gelip elimden almıştı. İşimiz bittiğinde Selma teyzenin yanına gittik. Bize yemek yapmıştı ve yine her zaman olduğu gibi herkesi toplamıştı.
Fikret evin yeni hâlini anlatırken çok heyecanlıydı. Peri ise hayran hayran ona bakıyordu.
"Eee? Hazırlıklar tamam mı?" Dedi Musa Serpil'e bakarak. Aralarında Meryem Sultan'ın burda olmasindan kaynaklı ufak mesafeler vardı.
"Hazır. Yarın sabah erkenden gidip aparatifleri ve yemekleri hazırlicam. Dilay da gelecek. Öğlene doğru da siz gelirsiniz" dedi serpil heyecanla.
"Yarın dükkana çocuklar bakacak zaten. Ben de sabahtan gelirim. Lazım olan bi şey olursa yanınızda olayım" dedi Ali. Bakmadım. Son birkaç gündür olduğu gibi onu yok saydım. Toplum içinde benimle muhattap olmadığı sürece asla konuşmadım. Kırgınım çünkü.
"Sen bilirsin. Aslında iyi de olur. Organizasyon malzemelerini almaya gidersin" dedi serpil gülümseyerek.
Telefonum çalınca masada duran telefona kaydı bakışlarım. Dilan arıyordu. Ölürse haber verin demiştim. Ölürse. Kalbim sıkışırken belki normalde hiç yapmicağım şeyi yapıp açtım telefonu.