Üzerime giydiğim siyah elbise beni çok iyi hissettirirken aynada son kez görüntüme baktım. Beklenen gün sonunda gelmiş ve fikretin heyecanıyla, başımızın etini yemesiyle, stresiyle ve öfkesiyle dört günü geride bıraktık. Bi saat sonra başlicak olan düğün beni bile heyecandan titretirken serpilin ricasıyla bu gece şarkı söylicek olmak daha çok stres yapmama sebep oldu.
"Hadi! Vallahi geç kaldık! Herkes gitti biz kaldık! İlk dansı kaçıramam!" Kübra yine benim başıma kaldı. Odaya girdigim andan beri söyleniyor ve benim sinirimi bozuyor. Sırf ona gıcıklık olsun diye iki kere makyaj yaptım ama olsun. Çantamı alıp son kez parfüm sıktım, odadan çıktığımda salonda volta atan Kübra arkasını dönüp bana baktı ve gözleri irilesti.
"Oha! Oha! Oha!" Ayıp.
"Terbi-"
"Çok guzel olmuşsun! Ali abimin dibi düşecek!"
"Gerçek bir terbiyesiz!" Dedim ona kınayıcı bakışlar atarak.
"Ne var canım? Doğru söylüyorsun o da suç oluyor" dedi Kübra bana burun kıvırarak. Tahta kapının kulbunu çevirip açtım ve dikkatle aşağıya indim. Kübra arkamdan gelirken Esin kapının önünde durmuş bizi bekliyordu
"Sen gitmedin mi?" Dedim ona yaklaşırken
"Yok. Abim takı kutusunu evde unutmuş. Beni gönderdi. " Dedi ve elindeki kutuyu salladı.
"Tamam hadi gel birlikte gidelim" arabanın kilidini açarken Kübra ve onun sırıtan yüzüne fazla bakmadım. Çünkü o sabah yakalandığımızdan beri hepsinin yüzünde böyle ima dolu iğrenç bi ifade vardı!
"Saçlarınızı yoldurtmayın bana yeni manikür yaptırdım!" Diye tehditte bulunduktan sonra yerime iyice kuruldum. Kübra öne Esin arkaya geçerken arabayı çalıştırıp ana caddeye çıktım. Buraya fazla uzak olmayan düğün salonuna geldiğimizde ben gerildim ama kızlar o kadar rahattı ki...
İçeri girerken Ali'yi gördüm. Kapıda Musa ile birlikte yanlarında Selma teyze ile misafirleri karşılıyordu.
Çok yakışıklı olmuş!
Onun da gözleri bize çevrilince gözlerimi çektim ve Musa ile Selma teyzeye baktım.
"Hoşgeldiniz kuzularım. Üçüncü masa bizim. Meryem orda zaten görürsünüz " diyen Selma teyzeyi başımla onaylasam da durduramadığım gözlerim Ali'ye kayıyordu.
İçeri girdiğimizde heyecandan titreyen ellerimi elbisenin kumaşına sürtüp durdurmak istedim. Meryem Sultan bizi görünce ayağa kalktı.
Serpil ve Musa da el ele içeri girince geliyo olduklarını anladım. Çok geçmeden fikrimin ince gülü şarkısı naif bi eda ile çalarken Peri ve fikret el ele içeriye girdi. Bir alkış tufanı koptu ve onlar heyecanlı gülümsemeleri eşliğinde dansa başladı. İlk dans bitene kadar, ben dahil, herkes elinde telefon vidyolarını çektiler.
O kadar güzeller ki gözlerimi onlardan çekersem haksızlık olur diye düşünüyorum.
Dans bittikten sonra yerlerine geçtiler ve Ali ile Musa ayakta dikilmeyi bırakıp masaya oturdu.
Ali'nin eli oturduğum sandalyeye doğru yaslanırken nefesimi tuttum. Oyun havaları çalmaya başlayınca herkes piste doğru ilerledi. Serpil ve Kübra da onların arasındayken Esin oturmayı seçmişti.
"Daha ne kadar benden kaçacaksın sen?" Dedi Ali bana doğru eğilirken. Eğer başımı çevirirsem uygunsuz bi şekilde, bu ortamda burun buruna geliriz. Yapmak istedim ama yapmadım.
"Kacmıyorum ben" dedim kısık sesle. Duydu mu bilinmez ses çok yüksek.
"Tabii. Dört gündür restoranda bile beni görünce kendini tulalete kilitleyen de benim zaten" gözlerini devirdi. Küçük bi çocuk gibiydi şuan.