Daha küçücük çocuktum Dilan ile şeker için kavga etmiştim. Annem Dilan'ın haklı olduğunu savunup bana kaşlarını çatınca anladım ki ben Dilan'la ne zaman tartışmaya girsem kazanan taraf Dilan olacak. Sonra hayatım boyunca, bi daha Dilan'la polemiğe girmedim. Tartışmak istediği zaman bağırır çağırır, sinirini atar ve söylene söylene gider yanımdan. Dönüp bakmam. Duymazdan, görmezden gelirim ama dönüp bakmam. Belki de buna güveniyor Dilan, söz konusu o olduğunda hep annem ona doğru dönüyor ve ben annemin sırtını görüyorum. Bunu bana gösterme cabasıydı belki o kavgaları. Bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum açıkçası çünkü hayatım zaten boktan bi halde.
Hapisten çıktıktan sonra o evde geçirdiğim üç gün boyunca kimse çağırmadan sofraya oturmadım. O evde kendimi misafir gibi hissediyorum, hala öyle. Çalışanlar bile bana misafire nasıl davranılırsa öyle davranıyor, ki çalışanlar benden daha çok ev sahibi konumunda.
Mavi doğduğunda annem fotoğrafını gönderdi bana ve Asiye o fotoğrafı yırttı. Paramparça olan fotoğrafı birlestirip ranzamin üst kısmına yapıştırdım. Mavinin yeri bende çok ayrı. Ama ona bile uzağım ben onu bile tanımıyorum.
Hapiste Meryem Sultan önceleri Ali'den pek bahsetmez, onu çok övmezdi. Sonra, o arada Ali ile Arzu'nun ayrıldığını düşünüyorum, düzenli görüşlere gelen ailesinin adını daha çok anar oldu yanımda. Ali'yi bana benzettiğini söylediğindeki yüz ifadesini hiç unutmam mesela. Anladım o an. Çıkmama dört ay vardı ve ben Ali'nin adını daha çok duyar oldum. Sonra daha çok...
Hepsi hakkında sevdikleri sevmedikleri neleri varsa bilgi sahibi oldum. Meryem Sultan konuşur, konuşmayı dedikodu yapmayı çok sever. Ama bunu insanları kötüleyerek değil överek yapar. Bu günah mı bilmiyorum ama çok tatlı oluyor hızlı hızlı konuşurken.
Hapisten çıktıktan sonra kendimi buraya atmam, bu mahalleye bile, hiç görmediğim insanlara bile kendimi daha yakın hissetmemden.
Ben ailenin ne demek olduğunu bu insanlardan öğrendim. Birinin sevdiği sevmediği şeyleri bilip ona göre sofra kuran, eksik olunca sofrada neşe bulamayan bu insanlardan..
Ben merhameti, ince düşünceyi, Meryem sultandan öğrendim.
Ben yaşamayı, hayatta kalmayı, hayatın sadece para kazanma hırsından ibaret olmadığını ondan öğrendim.
Eğer bi dilek hakkım olsa hiç doğmamış olmayı dilerim.
Eğer bi dilek hakkım olsa, benim ömrümün de Dilan'ın ömrüne eklenmesini isterim. Zira ondaki yaşama hevesi hiç kimsede yok.
Yaşasın ve görsün.
Bu dünyanın aslında yaşanacak bi yer olmadığını gördüm. O da görsün.
Arabanın camına yansıyan Ali'nin görüntüsü, buraya ilk geldiğim günü, asla unutamıyorum. Gözlerinin soğuk ve mesafeli bakışı, sonra sonra varlığıma alışması, alıştıkça yumuşaması.. bunları unutamıyorum. O soğuk adamı bu hale getirebilen Arzu'ya kinliyim. Dün akşam Gökhan ile yaptığımız dedikodu esnasında öğrendim ki Arzu Ali'yi aldatmış.
Gökhan serpil ve Peri gibi Ali'nin özelini bana açma konusunda kararsız kalmadı asla.
Allah'ın bildiği kuldan saklanmaz redpuin, bak olay şu; bu gerizekalı bizim oğlanın iş yaptığı bi adamdan hoşlanmış onunla kafede buluşmuş ve bizim oğlanın arkadaşı görmüş söylemiş buna. Bunlar ayrıldı ama Arzu sen bana aşıksın dedi tutturdu. Söylemesi ayıp Ali o zaman bi bayanla birlikte oldu sonra dedi ki sana hâlâ aşık olsaydım bunu yapmazdım. Arzu da o öfkeyle defoldu gitti. Zaten hiç sevmem ben Arzuyu anlamışsındır. Serpil'e bi zamanlar ilgi duyduğumu musa'ya ve Serpil'e bu aşufte ispiyonladı. Elimde kalıyordu da Ali engel oldu..