Lisenin ortaları.
Sıcaktan yanan deriler, tenefüs zili bekleyişleri, bir ayrılıp bir birleşen sevgililer, kurt adamların benzinvari kokuları, sınav günü stresi, her sabah güneş kreminin yayılan hoş kokusu, dışlanarak aşağılanan insanlar, ergen kaçıklar ve onların bitmeyen sorunları, emicilerin kaçamak kan içmeleri yüzünden alınan güvenlik önlemleri, öğle arası tost makinası yanığı, spor turnuvaları, yemekhane yer kapmacaları, her çeşit feromonun karıştığı bir bataklık bu devlet okulu.
Sabahın 6 buçuğu ve gürültülü sınıfın kenarında didişen bir kaç kişi var. Öylesine yakın arkadaşlar ki onların içine dahil olmak isteyen kimse yok, tek başına bütün onlar. Birbirine vura vura kahkaha atıyor küçücük olayları bile abartarak anlatıp kocaman gülüyorlar. Bu denli samimi ortamda bir eksiklik var ama kimse dile getirmiyor sadece ikide bir herkes etrafını kolaçan ediyor.
En sonunda uzun boylu çocuk başını kaldırıp bakışlarını etrafta gezdirdi.
"Jungkook nerede?"-
Kasadaki satıcı kadın bir önündeki masanın üstüne fevri şekilde, alacaklı gibi atılan yeşil tişörte bir kasanın önünde dikilen garip bakışlı gence yarım çerçeve gözlüklerinin üstünden baktı.
"Bunu mu alacaksın?"Genç gözlerini kadına dikti, üzerinde gezdirdi.
"Niye, sen mi alacaktın?"Kadın içinden 'Zamane gençleri' diyerek göz devirdi. Önündeki çocuğun ne cinsi olduğunu anlamamıştı, daha çok insana benziyordu.
Boşverdi. Kasadaki kıyafeti eliyle tuttu, tam çekecekti ki üzerine dikilen kahverengi gözler ve tişörtü kendine çekmesini engelleyen ele baktı."Defolu bir tişörte ne kadar fiyat düşersiniz?"
Kadın sorgular bakışlarla "5te biri kadar düşerim. Neden ki?" Dedi. Çocuğu çok garip bulmuştu, bakışlarını ve hareketlerini. Kuşkucu bir süzmeyle tekrar süzdü genci 'Pis serseri!' dedi içinden.
Karşısındaki genç kadının bu bakışlarını görünce 'Klasik gıcık satıcılar, hep aynılar.' diye düşünüyordu ama düşündüğü tek şey bu değildi.
Genç kendisinde toplamda iki tane bulunan kot pantolonunun cebinden yarım bırakılıp sıkıştırılmış vişneli meyve suyunu çıkardı, pipeti ağzına götürüp bir yudum içti.
Kadın sadece gence bekler bir vaziyette ters ters bakıyordu.
Aniden elindeki vişneli meyve suyunun dibine kalanların hepsinin yeşil tişörtün tam ortasına boşalttı. Ağzını hafifçe açıp şaşırmış bir ifade yaptı. "Döküldü."
Kadının yüzü buruşuk ve sorgular bir hâl almış önündeki gencin utanmadan onunla dalga geçmesine öfkelenmişti. Genç beden kıyafetler sattığı için artık bu veledlere tahammülü yoktu. Kaşlarını inanılmaz bir şekilde çatarak ağzını araladı. "Seni terbiyesiz-"
Kadın aldığı ani ve küçük enerji ile ve çocuğun bu rahat hareket etmesini düşündüğünde duraksadı.
Melez yaratıklar...
Onların dükkanında işi neydi?Gencin gözleri aniden parladı, yapmacık bir edayla kafasını yana yatırdı.
"Şimdi fiyat düşecek misiniz?"Kadın ağzı açık sadece bakıyordu.
-
Dersin başlamasına bir kaç dakika kala sınıfa yetişen Jungkook elindeki yarım yamalak paketlenmiş hediyeyi arkadaşına verirken herkes dikkatle ona bakıyordu. Herkesin aklında şu vardı 'Neden üstü başı bu kadar tozlu? Çok koştu heralde.'
Hoseok kaşlarını kaldırarak yapmacık bir şaşırma ifadesi yaptı.
"Bana mı? Hediye aldın?"Pişkin pişkin çenesini kaldırdı.
"Evet, bir sorun mu vardı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Melez -tk
FanfictionJungkook tarih dersinde hep en düşük notları almakla başı dertte olan bir melezdi, taki arkadaşı tarih dersi çalıştırmak için ona birini bulana kadar. İşte o zaman tek derdinin tarih dersi olmasını istedi. -Omegaverse