Günlerden perşembeydi.
Jungkook sabah Namjoon'un sesiyle uyandı. Doktorun verdiği hapları avucuna doldurup suyla içti, bir posta öksürdü.
Hava durumuna bile bakmadan beyaz bir tişört geçirdi üzerine, altına siyah dar bir pantolon. Beyaz tişörtün üstüne siyah bir kazak, dar siyah pantolonun üstüne de bol koyu gri bir pantolon giydi. Üzerine siyah bir ceket giydikten sonra dizlerine kadar gelen çizgili çorabı giyerken zorlandı.
İlk neden bunu giymedim diye üç posta söylendi.Kapının önünde Jimin'in kırmızı gömleğine kombin bulmaya çalışmasını bekledi. Sonunda kapıdan çıktıklarında sinirli bir suratla onları on beş dakikadır bekleyen Namjoon ile bakıştılar.
Koridorun sonundan oda arkadaşları ile az önce kavga etmiş Hoseok geliyordu.
"Namjoon valla onlar başlattı." Diye on tane bahane sayma ninnilerini dinleyerek okula ulaştılar.Okul bahçesinin duvarına yaslanmış Namjoon'un kolundaki hazır onigiri dolu poşetten ikişer üçer kapa kapa yiyorlardı.
Jimin son lokmasını alıp çiğnedi.
"En son annem iyiiice güzel kahvaltı yap demişti."Hoseok elindeki şeffaf kağıdı kaldırdı. "Senin annen sanki sana her sabah zakkum yediriyoruz gibi konuşuyor."
Namjoon offladı. "Şu halinizle bile sabahları zor kalkıyorsunuz, bide kahvaltı hazırlasak okulun yolunu bulamazsınız ki siz. Sonra 'annem her gün okula git dedi' olur " Son cümleyi Jimin'i taklit ederek söyledi.
Elinde üçüncü dersin kitabı vardı, bugünkü işleyecekleri konuyu okuyordu. İlk iki dersinkini birilerini beklerken çoktan okumuştu.İlk derse girdikten sonra tenefüs vakti girer girmez Jungkook ilk iş kimsenin olmadığı bir yerler arıyor, aynı zamanda ortalık bir yer olmasına dikkat ediyordu, bu yüzden bulamıyordu. İlaçları uzun süre kullanmamıştı, hâlâ feromonlar midesini kaldırıyordu.
Hoseok "Her yerde polis var, beni her gördüklerinde test yapmaya çalışıyorlar. Tamam serseri gibi görünüyor olabilirim ama etrafta ıssız köşelerde dolaşıp kimseyi dişlemiyorum." Dediği için sınıfta kös kös oturmaya karar vermişti.
"Gotik vampirler eski bir şey halbuki, geleneksel giyinmek bile suç oldu." Otururken hâlâ Namjoon'a söyleniyordu.Jimin üst sınıflardan bir arkadaşı ile konuşmaya daldığı sırada elemanın heyecan feromonları başını ağrıttı Jungkook'un. Yakında boş bir sınıf gördü, ilk sıraya oturup kafasını sıraya koydu. Tuhaf kokular aldığı için başını kaldırmıştı ki üst sınıflardan bir grubun ona doğru geldiğini gördü. "Naber?" Deyip yanına oturdular. Jungkook onları bir kaç kez görmüştü ama tanımıyordu.
Kalkmaya yeltendiğinde sivri dişleri çok belirgin olan alfa bileğini tuttu. "Nereye?"
Onu alfa olduğunu anlamak için feromon gerekmiyordu. 'Dişleri en sivri olanlar en fazla hayvan olanlardır.' diye bir atasözü vardı. Jungkook kırmızıya çalan gözlerine baktığında onu daha önce tam bu koridorda gördüğünü hatırladı; o gün sadece ona bakmış ve sırıtmıştı, sonra çekip gitmişti.
Jungkook sınıfın camından Jimin'e baktı, biraz uzaktaydı. Feromon yayamadığı için bir kere daha lanet etti benliğine. Sonra sorun olmayacağını düşündü. Alfaya tekrar baktı; uzun, gözüne gelen saçlarının altından.
"Ne istiyorsun?""Soru sormak."
"Haha ama ben istemiyorum."
Elini çekti.Alfa şaşkınca güldü.
"Gerçekten feromonlarımı algılamıyorsun. Sadece dedikodu sanıyordum. Omegalar karşı koyamazdı. Konuşmadan bile fark atıyorsun ufaklık. Bu yüzden seninle..." Gözlerini Jungkook'un üzerinde yukardan aşağı gezdirdi "...konuşma gereği duymadan harekete geçiyorlar haa-"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Melez -tk
FanficJungkook tarih dersinde hep en düşük notları almakla başı dertte olan bir melezdi, taki arkadaşı tarih dersi çalıştırmak için ona birini bulana kadar. İşte o zaman tek derdinin tarih dersi olmasını istedi. -Omegaverse