Kiyoomi, sonuna kadar Atsumu'yu dinledi. Nefeslerinin yavaşça düzelmesine, biraz daha sakinleşmesine ve ağlamasının durmasına şahit oldu.
"Anlamadığım bir şey var. Bu iyi bir haber sonuçta, neden ağlıyorsun? Ve neden... birazdan anlatacaklarıma rağmen beni sevmeye devam edecek misin, dedin?"
Atsumu oturduğu koyu gri koltuğa biraz daha gömüldü. Kiyoomi'nin salonu gri ve siyah hakimiyetindeydi, duvarları bile kül grisiydi; ikizinin saçları gibi. Ama garip bir şekilde bu koyu ortam huzur veriyordu Atsumu'ya. Yanında Kiyoomi olduğu için midir bilinmez, bir süre daha burada kalmak istediğini fark etti.
"Ben, şaşırdım, bilmiyorum. Gerçekten öleceğimi düşündüm, her şeyimi kaybedeceğim sandım. Osamu'yu, annemleri, arkadaşlarımı... seni. Hayatım da ellerimden kayıp gidiyor sandım, ilk kez yaşamayı bu kadar çok istedim... Hem bana diyorsun ama sen de hala ağlıyorsun!"
Kiyoomi gözlerini silerken güldü. Uzun ve kıvrık kirpikleri ıslakken daha da belirgin oluyordu. Kiyoomi, çok çekiciydi.
"Diğer sorun için de... Eğer beş aydan daha fazla ömrüm varsa belki benimle kalmak istemezsin diye düşündüm. Beş ay benimle kalıp ben öldükten sonra rahat bir nefes alırdın belki."
Kiyoomi sinirlendi. Kendisine güvenmemesini anlıyordu ama hislerine güvenmemesi canını sıkıyordu. Kiyoomi yalancı değildi ki, sevgisi de hiçbir zaman yalandan olmamıştı.
"Sevgilim, bana inanmamana hak verebiliyorum. Güvenini kırdığımı, sevgimden şüphe etmene sebep olduğumu biliyorum. Ama yine de, sana olan sevgimin her bir zerresi gerçek, yemin ederim. Bunu sana kanıtlamak için elimden gelen her şeyi yapacağım, sadece lütfen... lütfen bana inanmayı dene olur mu? Bir kez daha kırılmana izin vermeyeceğim, asla."
Atsumu sırtını koltuktan zorlukla ayırdı, dün akşamki gibi Kiyoomi'nin bacaklarına oturdu ve sıkıca sarıldı ona.
"Deneyeceğim. Osamuları da ilişkimizin merkezine koymayacağım. Sana kötü hissettirdiğim için özür dilerim."
Kiyoomi başını salladı, aylardır öpemediği sevgilisinin yüzünün her bir noktasına -dudaklarından başlayarak- öpücükler dizdi. Hiçbir noktayı atlamadığından emin olduktan sonra yeniden dudaklarına yöneldi, hasret ve tutkuyla harmanlanmış derin bir öpücük başlattı.
Bu öpücüğü aylardır bekliyordu Atsumu. İkisinin de bitirmeye niyeti olmadığının farkındaydı, dışarıdan bir güç ya da ilahi bir müdahale olmadığı sürece; birbirlerinin dudaklarını özgür bırakmayacaklardı.
Atsumu, -yine ve yine- şom ağzını açmıştı. Çalan telefonuyla istemeye istemeye ayırdı dudaklarını kıvırcık sevgilisinden. Kiyoomi gülümsedi. Atsumu kucağına geçmeden önce oturduğu yerde kalan telefona uzandı, sarı saçlarını öperken telefonu ona verdi.
"Efendim... Osamu?"
"Neden nefes nefesesin? İyi misin, neredeysen konum at seni almaya geleceğim. Doktora bugün gideceğini söylemiştin, ben de geliyorum."
"Ben, iyiyim Samu. Gerçekten. Ve doktora... kendim gittim. Sen, eve geç... gelince anlatacağım her şeyi."
İkizinden aldığı birkaç tembihlemenin ardından kapattı telefonu Atsumu. Koltuğun uzak bir tarafına fırlatıp Kiyoomi'ye yaklaştı yine. Kiyoomi ise, öpmek istediğini anlamıştı ama önce konuşmalılardı. Sağ elinin iki parmağını, sevgilisinin dudaklarına bastırdı.
"Osamu'ya barıştığımızı söyleyecek misin?"
"Evet, ondan hiçbir şeyimi saklayamam ki. Seni zaten kimseden saklamak istemiyorum. Akşama doğru bize gidelim."
"Ama... annen? Annen işten çıkınca altı gibi evde oluyordu, hala öyle olduğunu sanıyorum?"
"Evet. Anneme de söyleyeceğiz. Babam Tokyo'da değil, iş için Lüksemburg'a gitmesi gerekiyormuş, döndüğü zaman ona da açıklarız."
Kiyoomi, heyecanını bastıramadı.
"Ama... benden nefret etmiyorlar mı? Oğullarının üzülmesine sebep oldum sonuçta. "
"Hiç de değil. Annem, ağlamama sinirlendiğinde birçok kez Osamu'ya seni çağırmasını bile söyledi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐚 𝐭𝐮𝐦𝐨𝐫 𝐚𝐰𝐚𝐲 π 𝐬𝐚𝐤𝐮𝐚𝐭𝐬𝐮
FanfictionAtsumu, sevgisini hissedemediği sevgilisi Kiyoomi'yi terk edeli 9 ay olmuştu.