𝐚 𝐭𝐮𝐦𝐨𝐫 𝐚𝐰𝐚𝐲 π 𝐬𝐚𝐤𝐮𝐚𝐭𝐬𝐮

15

Kiyoomi, beyaz gömleğinin üstüne giydiği lacivert kazağını düzeltti. Cüzdanını, telefonunu, anahtarlarını, kulaklığını ve sevgilisini alıp çıktı evden. Her beş adımda bir nasıl gözüktüğünü sormasa ve elleri titremese heyecanlı olduğunu kimse anlayamazdı, Atsumu hariç. Atsumu onun, ruhunun haritasını biliyordu.

"Eminsin değil mi iyi görünüyorum? Buklelerim nasıl, saçlarımı kurutmadan şekillendirmek daha kolay diye hafif nemli bırakmıştım."

Atsumu güldü, eline kenetli eli havada sallayarak harika gözüktüğünü -sanıyordu ki bir milyonuncu kez- açıkladı. Kiyoomi ise cevap olarak, sokağın ortasında olduklarını umursamadan öptü sevdiğini.

Atsumu, dışarıda sevgi gösterisi yapmaktan pek hoşlanmadığını düşündüğü erkek arkadaşına baktı bir süre. Aslında düşününce; geçmişte de dışarıda el ele tutuşmuşlardı, Kiyoomi Atsumu'yu pamuk şekeri arabasının önünde öpmüştü, sinemada filmin sonu için ağladığında sıkı sıkı sarmıştı. İstediği tiyatro gösterisine bilet alamadıkları zaman, Atsumu için kültür merkezinin gösteri salonunu kapattırıp sevgilisi için piyano çalmıştı; sonrasında onu dansa kaldırmış ve evrendeki tüm yıldızları kıskandıracak kadar parlak bir gülüş hediye etmişti.

Fark etti ki Atsumu, Kiyoomi'nin sevgisi her şeyden daha gerçekti.

Miyaların evinin önündelerdi şimdi. Kiyoomi, gergince gülümsedi ve tuttuğu eli dudaklarına götürdü. Baş parmağıyla üstünü okşarken birkaç kelebek öpücüğü kondurdu. Kiyoomi'nin sevgisi çok farklı bir boyuttaydı, dokunmaya kıyamıyor ama dokunmaya da doyamıyordu. Atsumu bunu biliyordu ve hiçbir zaman bu durumdan bir şikayeti olmamıştı.

Atsumu kapıyı çaldığında, Kiyoomi bir adım geriledi, bedeninin yarısını Atsumu'nun arkasına sakladı. Yine de, Atsumu -Kiyoomi'ye göre- biraz daha minik olduğu için tamamıyla saklamanmasına yetmemişti.

Kapının açılmasını bekledikçe gerginliği artıyordu, kalbi ağzında çarpıyordu ama geri dönmeyecekti. Atsumu, mutlu olacaksa, eğer ondan gelmesini istediyse, onu hayal kırılığına uğratmayacaktı. Kiyoomi, Atsumu için her şeyi göğüslerdi; her şeyin üstesinden gelebilirdi.