Henry ve Anna'nın döndüğü günün ertesiydi. Hava kapalı ve yağmurluydu. Faith böyle günlerde pencerenin kenarına oturup bir şeyler okumayı severdi. Yine öyle olmuştu. Kitabının ortalarında hikayenin akışını epey dalmışken Mollie telaşla salona girdi.
"Abla," dedi nefes nefese.
Faith korkuyla pencerenin kenarından uzaklaşıp kardeşine ilerledi. "Mollie, neyin var?"
Mollie elini kalbine koyup nefesini düzene sokmaya çalıştı. "Babam..." Güçlükle nefes aldı. "O uyanmıyor."
Faith bir adım geriledi. Sanki görünmez bir güç onu sert bir biçimde geriye ittirmişti. Odağını kaybetmişti.
"Abla, lütfen, yardım et!"
Faith gözlerini yumdu. Sonrasında hızla açtı. "Burada kal." Koşarak salondan ayrıldı. Henry Anna ile odalarında olmalıydı. Yapamazdı, ağabeyi bu kadar mutluyken ona bunu yapamazdı. Kendini kusacak gibi hissetti. Yukarı giden merdivenleri korkuluklara sıkıca tutunarak çıktı. Bacakları titriyordu. Babasının odasına kadar koridor boyunca ilerledi. Kapı aralıktı. Titreyen parmakları onu yavaşça ittirdi. Faith onun renksiz kalmış yüzünü gördü. Korkuyla ona doğru ilerledi. Adamın eline dokunduğunda buz tuttuğunu gördü. Genç kadın avuçlarını ağzına bastırıp ağlamasını engelledi. Gözlerini sıkıca yumarken kalbinin sancıyarak büzüştüğünü hissetti. Daha fazla kendini tutamadı. Feryadı dudakları arasından firar etti.
"Ahhhhhh! Babaaaaa!" Sanki biri canını söküp ondan alıyor gibiydi. Dakikalar içinde evdeki herkes Lordun odasına dolmuştu. Faith'in tek hatırladığı aylar önce olduğu gibi güçlükle babasının odasından sürüklendiğiydi. Kapanmakta olan gözlerinin gördüğü son şey ise Noah Binham'dı. Onun uzaklardan gelen sesi iyi olacağını söylüyordu. Faith bunun bir düş olup olmadığından emin olamayarak kendini uykuya bıraktı.
"Faith,"
Faith kapalı gözkapaklarını araladı. Etrafındaki görüntü başlarda bulanıktı. Nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Meşe ağacının atında uzanıyordu. Güneş tepedeydi ve gökyüzü açıktı. Her yer yeşillenmişti. Başını yana çevirdiğinde gözleri Noah'yı buldu. Genç adam ona tatlılıkla gülümsüyordu. Noah parmaklarını Faith'in kıvırcık saçlarına uzattı.
"Uykunu alabildin mi?"
Faith ona bakmakla yetindi. Buraya nasıl geldiğini hatırlamıyordu. Sadece çok huzurlu hissediyordu ve dudaklarında engel olamadığı bir tebessüm baş göstermişti.
Noah kadının saçlarındaki elini aşağı indirip Faith'in elini tuttu. Faith ellerini havaya kaldırıp baktı. Parmaklarındaki yüzükler dikkatini çekti. Sorarcasına Noah'ya baktı. "Bunlar..."
Noah güldü. "Sanırım uykunu yeterince alamadın." Genç adam kadının yüzük parmağına öpücük kondurdu. "Hamileliğin zaman zaman unutkanlık yaptığını biliyorum ancak evlendiğimizi unutman duygularımı incitti."
Faith adamın sözleriyle şaşkınlıkla karnını tuttu. Belirgin bir şey yoktu ama içinde başka bir kalbin attığını hissetmişti. Dudaklarında titrek bir gülümseme oluştu. Bakışları Noah'yı buldu. Sanki uzun bir uykudan uyanmış gibi genç adama baktı. Yaşlar gözlerine dolup mutlulukla aktı. Eşine - onun eşiydi - sımsıkı sarıldı. Birlikte olmayı başarmışlardı.
"Merak etme, onlarla ben ilgilenirim."
Faith uykusu arasında bir ses duydu.
"Cenaze işlerini halletmem gerekiyor."
Noah, can dostuna üzüntüyle baktı. Seneler önce Leydi Acklam'ın cenazesi planlanırken evin geldiği durumu unutmuyordu. Henry'e sıkıca sarıldı. Genç adam gözlerini sıkıca yumdu. Noah kardeşten de öteydi. Ve yine acıyı birlikte sırtlanıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Unutmamı İsteme
Historical FictionNot: Bu kitap Acklam Serisinin ikinci kitabıdır. Faith Acklam, aristokrasiden nefret ederdi. Ancak son zamanlarda nefret ettiği bir şey daha olduğunu keşfetmişti; Noah Binham'ın evlilik hakkındaki düşünceleri. Genç adamı gerçek aşk ve doğru insan zı...