Birinci Bölüm

490 27 3
                                    

Faith Acklam, aritokrasiden nefret ederdi.

Gildon Balosunda olmasının tek bir nedeni vardı, sevgili kardeşi Mollie'ye ilk sezonunda eşlik etmek. Ah, keşke o da bunlardan nefret etseydi.

"Hanımlar,"

Leydi Binham yanlarına ulaştığında Faith kadını selamladı. Açık kumral saçları doğal rengini yaşına rağmen koruyordu. Bedeni yaşlandığını unutmuş gibi diriydi. Faith onun eskiden de böyle göründüğünü hatırlıyordu. Annesi ve Leydi Binham, kadınlara özel buluşmalar düzenlediklerinde Faith'i de yanlarına alırlardı. Genç kadın onların yüzlerine kür yaptıklarını hatırlıyordu. O zamanlar çok küçük olduğu için onu eğlendirmeye çalışırken onun da yanaklarına ve burnuna biraz sürüp onu güldürürlerdi. Bunlar Mollie ve Lily doğmadan önceydi elbette. Kız kardeşi Mollie ve Binhamların küçük kızı Lily en yakın dostlardı. Bir zamanlar annesi ve Leydi Binham'ın olduğu gibi. Ancak annesi artık hayatta değildi. Mollie henüz iki yaşına girmişken bu dünyadan göçmüştü. Faith iç çekti, annesi hayatta olsaydı balo sonrası onunla yine kürler yapıp banyoda rahatlayabilir ve tüm bu saçmalıkları çekiştirip gülebilirler miydi?

"Ah, leydim, harika görünüyorsunuz!" Mollie kıpır kıpırdı. Heyecanla kadını süzdü. "Gül kurusu size çok yakışıyor."

Leydi Binham avuç içiyle Mollie'nin yanağını okşadı. "Tatlı Mollie, sen de çok güzelsin."

Faith, Leydi Binham'ın gözlerindeki burukluğu fark etti. Mollie annesinin kopyası gibiydi ve kim ona baksa Francis Acklam'ı görürdü. Faith onu bir kardeşten ziyade bir evlat gibi görmüştü. Anneleri gittiğinde o daha bir bebekti ve ablalığa dair hisleri, sorumlulukları dönüşüm geçirmişti. Büyürken Faith ile aynı yatağı paylaşmıştı. Faith onu kolları arasına alır, bebek kokusunu içine çeker ve kız kardeşinin kızıl kıvırcık saçlarını okşayarak uykuya dalmasını sağlardı. Kollarında uyuyarak büyüyen tek bebek ise Mollie değildi; erkek kardeşi Blake de vardı. Blake, Mollie'den yalnızca bir yaş büyüktü. Ama her nasılsa bebekken dahi her zaman olgun bir davranışa sahip olmuş, nadiren ağlamış, hemen uykuya dalmıştı. Faith hepsinden farklı olan kızıl karışımı kahve saçlarını da bu huyuna bağlıyordu. Zira Acklam kardeşler arasındaki bu sükunet kimsede olmadığı kadar Blake'de mevcuttu. Onda kızıllığın coşkunluğu yoktu. Ancak en coşkunları Mollie'ydi. Öyle neşeli, öyle cıvıl cıvıldı ki. Sanki Faith'in kaybettiği ruhu gibi... O büyürken Faith onu izledi; annesine nasıl dönüştüğüne şahit oldu. Kimi zaman ona baktığında onun Mollie olduğunu unuturdu. Kardeşi artık büyümüştü. Artık onun saçlarını okşayan Mollie olmuştu, tıpkı annesi gibi. Faith annesinin ruhunun onda olduğunu hissederdi. Onun neşesi, insanlarla olan güçlü iletişimi, canlı yapısı tıpkı annesine benziyordu. Ve Faith, annesini her gün özlüyordu.

"Ve elbette Faith," diye ekledi kadın. "Her zaman duru bir güzelliğin olmuştur."

Faith gülümsedi. Bu kadını çok severdi. Onu uzun zamandır ziyaret etmediğini fark etti. Bir ara Mollie ile onlara uğraması gerekecekti.

Leydi Binham, Mollie ile sohbet ediyorken Faith'in bakışları ileride Anna Keighley ile dans alanına doğru ilerleyen ağabeyine takılmıştı. Henry, Anna'yı belinden kavradığında Faith şaşkınlıkla kirpiklerini kırpıştırdı. Ağabeyinin başına taş mı düşmüştü? Eh, belki de nihayet gözleri açılmıştı. Anna'nın ona aşık olduğu on metre öteden anlaşılıyordu. Gerçi Henry biraz şeydi... İletişim kusurlu. İnsanlara pek yanaşmayı bilmezdi. Üstelik epey ketumdu.

Faith gülümsedi. Ağabeyi muhtemelen birkaç aya Anna ile evlenmek istediğini söylerdi. Faith bundan epey mutlu olurdu. Anna tatlı biriydi ve sohbeti de öyleydi. Ağabeyinin onunla mutlu olacağından emindi.

Seni Unutmamı İstemeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin