Acklam ailesinin yaptığı ilk şey Londra'dan ayrılmak olmuştu. Faith, Henry'den babasının durumunu öğrendiğinde ne yapacağını bilememişti. Henry ona, babasının hafıza kaybı yaşadığını söylemişti. Bunun stresten kaynaklanması yüksek olasılıktı. Her şey bir yana, babası hayattaydı. Faith diğer şeyleri düşünmeyi sonraya bırakacaktı. Önemli olan onlarla olmasıydı. Yaşıyor olması. Faith'in yaptığı tek şey şükretmekti.
Yolculuk boyunca Faith dışarıyı izledi. Bir geceliğine handa konaklamaları gerekti. Tüm gece bir şeyler yazmak, içini dökmek istese de olmadı. Ertesi gün eve vardıklarında kendini bulduğu ilk yer bahçe olmuştu. Toprakla uğraşmak ona her zaman iyi gelirdi.
Çiçekleri bakımsız kalmamıştı. Bay Banner, bahçıvanları, onlarla iyi ilgilenmişti. Faith ellerini güller arasında gezdirdi. Eteğini biraz çekip yere oturdu.
"Sizin gibi güneş gördüğümde açabilmeyi dilerdim." Ayakkabılarını çıkardı. Çıplak ayaklarıyla çimene bastı. Elleri de aynı şekilde çimeni okşuyordu. Bu onu dinginleştirirdi. Kendini yavaşça geriye bıraktı. Bir süre sonra içi geçmiş, çimenler üzerinde uyuyakalmıştı. Gözlerini araladığında Mollie yanında oturuyordu. Faith irkildi.
"Üzgünüm, korkutmak istememiştim."
Faith yattığı yerde doğruldu. "Sorun değil, uyuyakalmışım."
Mollie başını salladı. "Akşam yemeği hazır olmak üzere."
Faith'in karnı guruldadı. Mollie güldü. "Açık havada uyumak acıktırmış olmalı" dedi Faith.
Mollie gürültüyle nefesini bıraktı. "Babam bugün adımı unuttu. Bana Francis diye seslendi." Acı bir ifadeyle tebessüm etti. "Anneme bu kadar benzememin bir lütuf olduğunu düşünmüştüm."
Faith kız kardeşine üzülerek baktı. Onu kendine çekip başını omzuna yaslamasını sağladı. "Bunu atlatacağız, Mollie."
Kardeşine söylediklerinin gerçek olmasını umdu. Atlatırlardı, değil mi? İçinde buna tüm kalbiyle inanan bir parçası vardı. O parçasının haklı çıkmasını her şeyden çok istiyordu.
***
Taşrada geçen iki günün sonunda Acklamların kapısı çalmış, Binhamlar onları ziyarete gelmişti. Yukarıda bir şeyler yazmakla meşgul olduğu için Faith onları karşılayamamıştı. Etrafa bakındığında Noah'yı göremedi
Lord Binham, Acklam kardeşleri gördüğünde her birine sıkıca sarılarak bunları atlatacaklarını söylemişti. Faith, Lord ve Leydi Binham'ın onlara gösterdiği samimiyetten minnettardı. Anneleri vefat ettiğinde Leydi Binham onları hiç yalnız bırakmamıştı. Küçükken yaptıkları o rutinleri yapmaya devam etmişlerdi. Kadın, ne Faith'i ne de Mollie'yi Lily'den ayırmazdı. Aynı şekilde Henry de onun için Noah gibiydi.
Leydi Binham, Faith'i sıkıca sarıp onun saçını okşadı. "Güzel kızım,"
Faith gözlerini yumdu. Kadının sarılışına karşılık verdi. "Burada olman çok güzel."
Kadın geri çekildi. Onun yüzünü okşadı. "İyi olacak."
Henry, Lord Binham'a eşlik ederek onu yukarı, babasının yanına çıkardı. Mollie ve Blake, Lily ile sohbet etmekteydiler. Bayan Acklam ise merdivenlerden henüz inmekteydi. Aşağı ulaşıp misafirleri karşıladı. O, Leydi Binham ile sohbet etmeye başlayınca Faith biraz hava almak için bahçeye çıktı. Göle kadar yürüdü. Noah orada, palamut ağacının altında oturmaktaydı.
"Noah?"
Genç adam ardında döndü. "Nihayet buradasın."
Faith sorarcasına ona baktı. "Neden evde değildin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Unutmamı İsteme
Narrativa StoricaNot: Bu kitap Acklam Serisinin ikinci kitabıdır. Faith Acklam, aristokrasiden nefret ederdi. Ancak son zamanlarda nefret ettiği bir şey daha olduğunu keşfetmişti; Noah Binham'ın evlilik hakkındaki düşünceleri. Genç adamı gerçek aşk ve doğru insan zı...