Ele avuca sığmazdı deli gönlüm
Bir zamanlar neredeydi, şimdi nerde?
İster güneş ol yak beni
Yağmurum ol ağlat beni
Aklım başka, duygularım başka yerde..._Sezen Aksu_
Bir kelime hayatımızı tamamen değiştirebilirdi. Bir 'Evet' kelimesi düzenimizi baştan aşağı değiştirip ya bizi bataklığa çekerdi ya da gün ışığına eriştirirdi.
Hepimiz başımızı sesin sahibine çevirdik. Gelmişti hayatımın bataklığı. Öyle bir bataklık ki kendi, bataklığın sahibi bile olsa kendini dâhi kurtaramayan biri.
"Ne işin var lan senin burada?" diyerek sinirle ayağa kalkan Aras'ın arkasından bizde ayağa kalktık.
"Çok ayıp çok. Gelen misafire böyle mi davranılır?" dedi ayıplarcasına Sinan.
"Başlatma misafirine. Çık git buradan." derken birkaç adım atıp Aras'ın yanına gelmişti Mert.
"Abi kardeş çok terbiyesizsiniz." Kışkırtmaya çalışıyordu ve belki de başarıyordu.
"Bana bak, sen-" Sinan'ın yakalarını tutan Aras'ın kolunu tutup araya girdim.
"Aras, sakin ol." Beni dinlemiyordu. Sadece ona odaklanmıştı. Tıpkı avını bulmuş kaybetmek istemeyen bir avcı misali.
"Bırak güzelim. Bakalım ne yapacak?" Sinan'a gözlerimi büyütüp şaşkınlıkla baktım. Canına susamıştı bu adam.
"Senin o ağzını kırarım!" Eğer bir şey yapmazsak Sinan elinde kalacaktı.
"Aras bırak. İnan bana, değmez." desemde beni dinlemeyip elini indirmeden kötü bakışlar atmaya devam etti. İşin garip tarafı Emir sandalyelerden birine oturup keyifle izlerken Ege ise ayakta ellerini göğsünde bağlamış yüzünde ki derin sırıtışla izliyordu. Mert birkaç adım geri çekilip avının can çekişini zevkle seyreden avcı gibiydi.
"Bana bak oğlum. Yakarım seni. Her yerden çıkmak zorunda mısın? Bir de utanmadan bu kızın karşısına çıkıyorsun. Utanmaz, haysiyetsiz, şımarık, şerefsiz herif." derken Aras yakalarını sertçe kavrayıp ittiğinde Sinan'ın geriye doğru sendelenmesine neden oldu.
"Aras bırak, lütfen." derken gözlerim dolmuştu. Aras başını çevirmiş bana sert bir ifadeyle bakıyordu.
"Bu adam seni dostun ile aldattı, anla bunu. Bu pislik herif seni kullandı. Sen dokunmasına izin vermediğin için arkadaşına dokundu. Bu şeref yoksunu seni sevmiyor." Ne kadar acıydı değil mi? Bunları ne olduğu belirsiz bir adamdan duymak yaralayıcıydı. Belki beni gün ışığına eriştirecek adam belki de beni bataklığa çekecek adam. Yaralarımı sarmaktan ibaretti bu adam. Özgürlük demekti...
"Aptaldın Balın, çok aptal. Derya kurnaz, zeki ve olgun bir kadındı. Sen ise aptal, şımarık ve çocukça hareketler yapan küçük bir kız çocuğusun. Sen sevilmeyi hak etmeyeceksin... Hiçbir zaman... Hiçlik okyanusunda boğulacaksın ve kimse seni kurtarmayacak, acı çekeceksin." Ne kadar acıydı değil mi? Bunları sevdiğinden duymak, yaralayıcıydı. Belki benim hayatımın sonunu getirecek olan adam belki de acı çektirecek olan adam. Yaralamaktan ibaretti bu adam. Tutsaklık demekti...
"Seni mahvederim lan! Elimde kalırsın it!" diyerek Sinan'ın yüzüne daha doğrusu burnuna yumruk atan Aras'ı keyifle izleyen Ege birkaç adım öne gelip Aras'ın omzunu tuttu.
"Şuan suçlu durumda olan sensin, yapma." diyerek Aras'ı sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Bırakın bırakın. Bakalım ne yapabiliyormuş kahramanımız?" Aras'ı daha çok kışkırtıp suçlu duruma çıkarmaya çalışan Sinan bir de Mert'den yumruk yedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İHANETLER ARASINDA Kİ MUCİZELER
Novela JuvenilHayatı boyunca ihanetlere maruz kalan Balın Yılmaz yeni bir ihanetle karşılaşır. Yeni ihanet, yeni yara, yeni hayal kırıklığı, yeni aptallık, yeni güvensizlik... O gece ihanete rağmen yeni mucize ile karşılaşır. Özgürlüğü simgeleyen adam, Balın'ın b...