şarap lekesi

1.1K 133 47
                                    

Jimin lüks otelin girişinde durmuş, heyecanlı bakışlarını etrafta gezdirmeye başlamıştı. Aslında hiç böyle bir yerde konferans yapıldığına şahit olmamıştı. Demek ki kadın bayağı bir zengin ve başarılı biriydi. Jimin böbürlenmeye başladı. Böyle biri kendisini özel olarak çağırıyorsa bir şeyleri başarmış olmalıydı.

İçten içe kendisini överken sonunda otele girmesi gerektiğine karar verdi. Adımlarını otelin en alt katında bulunan lüks restoranın oraya çevirdi. Işıl ışıl bir yerdi, otantik ve klas bir havası vardı. İkisini gayet güzel birleştirmişlerdi. Jimin ağzı açık etrafı incelemeye devam ederken yanına usulca bir garson yaklaştı.

''Hoş geldiniz efendim. Randevunuz var mıydı?'' Garson arka cebinden çıkardığı isim listesini açtı.

''Ha,'' Jimin anlamsızca garsona baktı.

''Randevunuz diyorum?''

''Ah, şey.'' Dedi Jimin. ''Ben konferansa gelmiştim aslında.''

Garson kağıdı tekrar arka cebine sıkıştırdı. Biri daha yanlış gelmiş olmalıydı. ''Burada konferans yok beyfendi.''

Jimin nasıl yok, dememek için dişlerini sıktı. Klas bir ortamdaydı gerçek yüzünü şu an ortaya çıkarmak pek mantıklı olmazdı. O yüzden yavaşça, ''Bana konferans için bu adres verildi. Kusura bakmayın yanlış adres sanırım,'' dedi.

Garson kafasını sallayıp oradan uzaklaştı. Jimin o uzaklaşır uzaklaşmaz telefonunu çıkardı ve Hoseok'u aradı. Bir kere çaldı, iki kere, üç kere, dört kere... Ve sonunda telefon açıldı.

Alo? demişti tembel bir sesle.

Hyung ben geldim ama konferans yokmuş.

Jimin emin olmak için tekrar etrafa baktı. Harbiden yoktu işte!

Ha. Ya şey ben sana konferans saatini yanlış atmışım kusura bakma Jimin. Otelin salonundaydı zaten bitmiş olmalı. Sen orada kuzenimin adına ayrılan masaya otur bekle. Kuzenim birazdan gelir. Seninle tanışmak çok istiyordu. İsmi Sang Hyeon.

Jimin sıkıntıyla ofladı. Neden doğru söylemiyorsun hyung ya!

Görevden geldim. Aklım biraz dağınıktı he.

Hoseok yatağına ayı gibi serilmiş yaptığı planın gayet güzel gitmesine kıs kıs gülüyordu. Şu anlık bir engel çıkmamıştı. Jeongguk da az sonra orada olacaktı. Ve işte! Her şey tamamdı.

Tamam o zaman. Geçiyorum ben. Görüşürüz.

Jimin, Hoseok'un bir şey söylemesine izin vermeden telefonu kapattı. Az önceki garsonu tekrar buldu ve Hoseok'un söylediği ismi verdi. Beraber deniz manzaralı ve biraz daha sessiz olan bölüme ilerlediler. Burası Vip kısım olmalıydı. Aşırı pahalı duruyordu ve anladığı kadarıyla burada oturan insanların hepsi iş insanıydı. Jilet gibi çekilmiş takım elbiseleriyle önlerindeki dosyalara bakarak ciddi bir şekilde konuşuyorlardı. Jimin hayran olmadan duramadı. Ne kadar havalı duruyordu be!

Acaba bana iş teklifi mi edecek, diye düşünürken aceleyle sandalyesini çekti ve oturdu. Hevesli hevesli düşüncelere daldı Jimin. Camdan görünen manzara da hayallerine dalmakta kolaylık sağlıyordu. O an gelen kişinin elinde bir sözleşme olduğunu düşündü. Seni yayınevimizde çalıştırmak istiyoruz çok başarılı biri olduğunu duyduk, diyordu Jimin'e. Sözleşmeyi uzatıyor, pahalı olduğu belli olan dolma kalemi çantasından çıkarıyordu. Jimin dolma kalemi büyük bir narinlikle tutuyor en alta imzasını atıyordu. Hoş geldin yayınevimize, diyordu kadın ve elini uzatıyordu. Jimin'de gülümseyip eli tutuyordu.

change one's condition | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin