iki medeni insan gibi

1K 124 24
                                    

Jimin hiç mutlu değildi.

Özellikle bu son iki haftadır mutsuzluğu daha da çoğalıyordu. (Sebebi kesinlikle Jeongguk'un göreve gitmesi değildi.)

Buna küçük bir örnek vermek gerekirse, mutsuz ve mutsuz evleniyor ve bir sürü mutsuz çocuklar yapıyorlardı. Sonra o mutsuz çocuklar Jimin'in içinde büyüyor ve bir koloni haline geliyorlardı. Ve ta da! Jimin artık mutsuzluk köyünün mutsuz toprakları oluyordu.

Lanet olsundu o mutsuzcuklara. Mahvetmişlerdi Jimin'i. Bolluk ve bereketli bir dönemden kuraklığa geçirmişlerdi. Toprağın verimliliğini yok etmişlerdi! Özellikle köyünde bir asker vardı ki, mutsuzluğun başıydı, kazmasını toprağa vurdukça vuruyordu. Hem mutsuzluk veriyor hem de tüm düzenini bozuyordu.

''Of ya!''

Jimin beyninde kurguladığı şirinlerin çakması olan mutsuz köyü hikayesine bir ara verdi. Şimdi bu saçma salak hikaye nerden çıkmıştı ya? Millet aşktan, doğadan çatır çutur girip romanlar yazarken bu neydi şimdi? Güzelim beyni böyle saçma şeylere çalışmamalıydı. Bu beyin kendisine şu sıralar çok lazımdı, boş şeylere çalışarak yorulmamalıydı ya neyse işte.

''Geri zekalı Jeongguk'a aşık olduğum günden beridir beynim bozuldu, bir şey oldu ya!'' Jimin kendi kendine homurdandı. Odada tek başına yuvarlanıp duruyordu. ''Ama alacağı olsun nasıl da sattı beni iki dakikada. Şarap fırlatmışım suratına vay be. Götüne soksaydım keşke o şarap bardağını.''

Jimin çenesini yasladığı yastığı tutup ısırdı. Bir pitbull köpeğine taş çıkartacak kadar sertti. Yastığı parçalayacaktı şimdi!

''Dikkat et o bardağı sana sokmasınlar.''

Jimin duyduğu sesle ısırdığı yastığı bıraktı. Önce rüya olup olmadığını anlamak için çaktırmadan koluna cimcik attı. Eee hissediyordu? Rüyadan da uyanmamıştı. Jimin yine de emin olmadan kapının girişindeki iri yarı gölgeye yan gözle bakıp bir şekilde rüyadan uyanma yöntemlerini düşünmeye çalıştı. Saçını çekse miydi acaba?

''Rüya değil,'' Jeongguk bıkmıştı cidden. ''Yemin ediyorum bak canlıyım.''

Jimin utançla kafasını yastığa gömdü. Bu lanet olası adam, o kadar güzelken, süslenmiş ve bir afetmiş gibi gezerken görmemiş de Jimin dişlerini çıkarmış, Bella'yı doğumdan sonra vampire dönüştürmeye çalışan Edward edasıyla yastığı ısırırken görmüştü ya artık hiçbir şey demiyordu. Kaderi böyleydi herhalde ya. Bu adamla hiçbir zaman düzgün bir şekilde karşılaşamayacaktı.

''Tamam,'' dedi Jeongguk, hiç ısrar etmeyecekti. ''Görevden döner dönmez buraya gelip senden özür dilemek istedim. Hatalıydım. O kadar kaba ve sert davranmamalıydım. Fakat sende anlayıp dinlemeden suratıma şarabı fırlatıp gittin. Keşke iki medeni insan gibi konuşabilseydik.''

Jimin kaşlarını çattı. Bu hanzo ne diyordu ya? Kendisi gayet medeni biriydi. ''Ben medeniyim zaten. Dağ ayısı olan sensin,'' dedi boğuk bir sesle. Yüzü hala yastığa gömülüydü.

Jeongguk güldü. Yüzünü yastıktan kaldırmamasına rağmen, kendisine laf sokmaya çalışması çok sevimliydi.

''Tabii canım, medenilik akıyor paçalarından.''

''Ayrıca,'' Jimin sonunda kafasını kaldırdı. Kaşlarını çatmış bir şekilde Jeongguk'a bakıyordu. Yuh be! Hayvan oğlu hayvan çok yakışıklıydı. Yanık teni daha da yanmış gibiydi, kolları daha da kalınlaşmış ve iyice irileşmişti. Jimin ağzının suyu aka aka Jeongguk'u süzdü. Söyleyeceği cümle de aklından gitmişti, ne diyecekti?

''Oh,'' dedi Jeongguk keyifle. ''Afiyet olsun.''

Ve Jeongguk, Jimin adlı listesine bir şey daha ekledi. ARSIZLIK. Hiç utanmadan ne güzel süzüvermişti Jeongguk'u.

change one's condition | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin