Bir kez daha lanet etti bu dünyaya. Bu dünyanın adaletine. Hayat bu kadar acımasız olmamalıydı. Bu kadar kötü bir yer olmamalıydı dünya.
*Başka bir kitabımdan alıntı [yayından kaldırıldı]
....
Beni bir yere götüreceğini söyleyince içimde uçuşan kelebeklere engel olamamıştım. Onun bir şeyler için çabalaması, beni mutlu etmeye çalışması benim için çok değerliydi. Çok fazla mutlu oluyordum o böyle söyleyince.
Hızlıca yanından ayrılıp dolabıma koştum. Çok şık ve güzel olmalıydım. Bu onunla gittiğimiz ilk yerdi. Önümde çeşitli renklerde elbiseler vardı ve ben hangisini seçeceğime bir türlü karar veremiyordum.
Dakikalar sonra siyah bir elbise giymeye karar verdiğimde sevinçle askısından çıkardım.
Hazır olduğumda makyaj masasının önüne geldim ve çok hafif, belli olmayacak bir şekilde makyaj yapmaya çalıştım.
Koyu yeşil renkteki gözlerime uzun ve siyah bir eyeliner çektiğimde ve en önemlisi koyu renkte bir ruj sürdüğümde artık hazırdım
Sessizce merdivenleri inerken içimden sadece tek bir şey geçiriyordum. Lütfen Berk beni beğensin.
Sonunda göz göze geldiğimizde dikkatlice yüzüme baktı. Donmuş gibiydi.
"S-sen...."
"Evet?" Dedim heyecanla.
"Bu kadar güzel olmamalıydın."
Gözlerimin parladığına yemin edebilirdim.
"Teşekkür ederim." dedim utanarak.
Sevdiğin adamdan güzel bir söz duymak ne kadar da hoş geliyordu insana. Dünya güzelleşiyordu çok farklı, cennet gibi bir yere dönüyordu. Keşke her zaman böyle olsa, keşke kimse bir birinin kalbini kırmasa, keşke herkes bir birini sevse. Keşke herkesin ağzından çıkan sözleri kulağı duyabilse..
Yavaşca yanına yaklaşıp tam karşısında durdum.
"Gidelim mi artık?"
"Gidelim." Hala hayranlıkla beni süzüyordu. Bu kadar beğeneceğini ben bile düşünmüyordum.
...
Uzun bir yolculuktan sonra vardığımızda burasının bir deniz kenarı olduğunu anladım.
Arabadan inip oturacağımız yere doğru giderken kalbimin hızla atmasına engel olamıyordum. Bu benim için çok, çok farklı bir duyguydu. Nasıl desem, mutluluk.
Sonuçta hiç tadına varmadığım bir duyguydu bu.Vardığımızda karşılaştığım manzarayla gözlerimi kırpıştırdım. Bu gerçek olamazdı. Çok güzeldi.
Önden o yürüyüp tam denizin karşısına koyulmuş minderlerden birine oturduğunda ona baktım. Eliyle gel işareti yapıp yanındaki minderi işaret etti.
Onu bekletmeden hemen yanına yerleştim. Üstümüzde bir çatı vardı ve ışıklarla süslenmişti. Hafif karalmaya başlayan havayla denizin mavi rengi karışmış, ortaya muhteşem bir manzara susmuştu. Herşey fazla güzeldi. Yaşadıklarıma inanamayacağım kadar hem de.
"Beğendin mi?" Bakışları denizdeydi.
"Çok." dedim ben de denize bakarken
"Burası çok güzel Berk.""İnan bana senden güzel değil."
Bakışlarımı ona çevirdim. O da bana bakıyordu.
"Bu manzaraya bakarken ne hiss ediyorsan ben de sana bakarken onu hiss ediyorum. Hatta daha fazlasını."
"Berk ben."
"Bir şey söyleme, sadece manzaranın ve huzurun tadını çıkar."
Bakışlarımı yeniden denize çevirdim ve gözlerimin dolmasına engel olamadım. Bu hiss ettiğim güzel duygular benim için daha çok tazeydi ve ben ne yapacağımı bilmiyordum.
Ağladığımı hiss edip beni kendine çekti ve omzuna yasladı. Ben de omzuna tamamen yerleşerek anın tadını çıkarmaya başladım.
Birazdan hafifi rüzgar esmeye başladığında titredim. Üşüyen bir yapıya sahiptim ve hafif bir rüzgar estiğinde donma potansiyelim vardı.
Omzuma koyulan ceketle irkildim.
"Korkma." dedi yumşak bir ses tonuyla.
"Al, istemiyorum." dedim omzuma koyduğu ceketi yeniden ona uzatırken.
"Üşüyorsun işte al."
"Ama sen üşürsün." dediğim cümleden sonra dondu. Bir kaç saniye gözlerimin içine baktı. Çok derin bakmıştı
"Acaba ne yaptım da karşıma sen çıktın?" Deyip uzattığım ceketi yeniden omzuma bıraktı ve beni yeniden kendine yasladı.
"Bir şey olmaz bana merak etme." Dedi sonra.
"Emin misin?" Son bir kez sordum.
"Evet." dedi ve saçlarıma küçük bir öpücük kondurdu. O an eridim desem?
Bir azdan göğsüne yaslanmış bir şekilde uyuya kaldığımda bir kaç kez ismimi söyledi. Ben ses çıkarmayınca yavaşca beni kucağına aldı. Tam uykuya dalmasam da uykuluydum ve o anda boynuna sarıldım. Beni nazik davranışlarla kucağında arabaya kadar getirdi ve arka kapıyı açarak oraya bıraktı.
Gözlerimi açtığımda ise sabahdı.
Kapı çalınca üzerime bir şeyler geçirip aşağı indim ve tam o sırada çarpıştık"İyi misin?"
"Evet ,kapıya mı bakacaktın?"
"Evet." deyip ikimizde aynı anda merdivenleri inmeye başladık.
"Dün gece için teşekkür ederim." Dedim gülümseyerek.
"Bundan sonra alışsan iyi olur."
"Yaa öyle miii?"
"Evet küçük hanım." Gülerek kapıyı açtık ve karşımızda gördüğümüz yüz epey şaşırmamıza sebep oldu.
Berk'in Beren'i götürdüğü yer.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUYGUSUZ!
DragosteOna deli gibi aşık olan bir kız ve duygusuz bir adamın hikayesi.... Duygusuz#1