Reo, incelediği dosyadan kafasını kaldırıp derin bir nefes aldı. Masada duran fincanı eline alıp bitki çayını yudumladı. Baş ağrısını unutmaya çalışıp bakışlarını dosyaların arasında kaybolmuş Hiori'ye çevirdi.
''Nasıl gidiyor?'' Diye sordu arkasına yaslanırken. Hiori, kafasını kaldırıp omuz silkti. ''Anlayamadığım bir şey var.'' Diyerek bir belgeyi eline alıp ayağa kalktı ve Reo'nun masasına yürüyüp dosyayı önüne bıraktı.
''Üç gün önce hesaplardan yüklü miktarda para çıkışı olmuş. Sizin imzanız olmadan bunu yapmaları mümkün değil.'' Reo'nun kaşları çatılırken belgeye baktı. Gözleri miktara kaydı ve şok olmuş bir ifadeyle Hiori'ye döndü.
''Babamın da imza yetkisi var. Onunla bir ilgisi olabilir mi?'' Hiori, başını olumsuz anlamda salladı. ''Bay Mikage bir aydır yurtdışında tatilde ve tatildeyken şirket işleriyle uğraşmayacağını en iyi siz biliyorsunuz.''
Reo, ensesini kaşıyıp ayağa kalktı. ''Ben imza falan atmadım e babam da atmadı. İkimizden başka kimsenin onayı geçerli sayılamaz.'' Göğsünün daraldığını hissetti. ''Hiori. Bunu kimin yaptığını, nasıl yaptığını bul. Hemen!''
Reo, odada bulunan balkonun kapısını itip kendini dışarı attı. Nefesi tükenmiş gibiydi göğsü daralıyor ve başı dönüyordu. Dosyada yazan miktar hafife alınacak bir miktar değildi ve kimsenin ruhu duymadan bunun olması Reo'nun kafayı yiyecek duruma gelmesine neden oluyordu.
''Sikeyim neler oluyor?'' Dedi ellerini balkon demirlerine yaslarken. Gözlerini birkaç kez yumup açtı. Bir eli gömleğinin düğmelerine gidip ilk iki düğmeyi çözerken derin nefes alıyordu. ''Başkanım?'' Hiori'nin seslenişlerini zar zor duyarken elleriyle balkon demirlerini sıkmıştı. ''İyi misiniz?''
Baş dönmesi artarken görüşünün bulanıklaştığını ve balkon demirlerini tutan ellerindeki hissin kaybolduğunu fark etti. Düşmeden birkaç saniye önce başını kavrayan elin sahibi ona bir şeyler söylüyor ama ne söylediğini algılayamıyordu.
Gözlerini ne zamandır uyuduğunu hatta uyuya kaldığını hatırlamadığı ve tanımadığı beyaz bir odada araladı. Bakışları önce odada sonra da vücudundaki kablolarda gezindi. Neler olduğunu hatırlamaya çalıştıkça başına saplanan ağrı yüzünden yüzünü buruşturuyordu. Odanın kapısı aralanıp doktor olduğunu düşündüğü bir kadın girerken kaşları çatıldı.
Doktor, Reo'nun karşısına dikilip gülümsedi. ''Nasıl hissediyorsunuz Reo Bey?'' Dedi canlı bir ses tonuyla. Reo, yutkunup susuzluktan ağrıyan boğazını umursamadan cevapladı sorusunu. ''Yorgunum.'' Doktor başını sallayıp güldü.
''Sanırım iyi dinlenemiyorsunuz.'' Gözleri elindeki dosyadayken Reo'nun kaşları hala çatılıydı. ''Bana ne oldu?'' Diye sordu. Doktor bakışlarını dosyadan çekmeden cevapladı. ''İş yerinde bayılmışsınız. Sizi asistanınız getirdi.'' Reo, en son hatırladığı şeyi düşündü. ''Nefes almak için balkona çıkmıştım gerisini hatırlamıyorum.''
Doktor elindeki dosyayı masanın üstüne koyup kollarını göğsünde birleştirdi. ''Çok fazla strese maruz kaldığınız için bedeniniz daha fazla dayanamamış.'' Derin bir nefes alıp devam etti. ''Artık stresten uzak durmak zorundasınız Reo Bey.''
''Ben bir iş adamıyım stressiz bir günüm geçmez.'' Doktor onaylayan bir bakış attı. ''Biliyorum fakat maruz kaldığınız stres çocuğunuzu sizden daha fazla etkiliyor.'' Reo'nun gözleri kocaman olurken duyduğu şeyin gerçek olup olmadığını algılamaya çalıştı.
''Anlamadım?'' Diye mırıldandı. Doktor samimi bir gülümseme takındı. ''Ah yoksa haberiniz yok muydu?'' Diye sordu ardından ekledi. ''İki aylık hamilesiniz.''
''Ben mi hamileyim?'' Dedi kendini gösterirken. ''Hayır imkansız.'' Korku dolu bakışları karnına indi. ''Ben hamile olamam.'' Diye fısıldadı. Doktor ona anlayışlı bir şekilde bakarken yanına yaklaştı. ''Anladığım kadarıyla planlanmış bir hamilelik değil. Eğer doğurmak gibi bir düşünceniz yoksa size yardımcı olacağım.''
Reo, asistanının yardımıyla arabanın arka koltuğuna otururken üstündeki şoku hala atamamıştı. Hamile kalması imkansızdı, tüm ilişkilerinde korunuyorlardı. Bakışları yoldayken gözlerinin önüne gelen görüntüyle ellerini yüzüne bastırdı. Nagi, dağ evindeyken içine boşalmış ve tek ilişkiyle hamile kalamayacağını söylemişti.
''Neden ona güvendim ki!'' Diye söylendi kendi kendine. ''Kafamı sikeyim!'' Hiori'nin arada bakışları dikiz aynasından Reo'ya dönse de sessiz kalmıştı. Araba Reo'nun evinin önünde dururken Hiori'nin yardımıyla evine girmiş ve yatağına yatırılmıştı.
''Bir ihtiyacınız olursa beni arayın lütfen.'' Dedikten sonra evden ayrılmış ve Reo'yu tek başına bırakmıştı. Reo, ellerini yatağın iki yanına sarkıtıp gözlerini tavana çevirdi. ''Ne yapacağım ben şimdi?'' Gözleri dolmaya başlarken elini karnının üstünde gezindirdi.
''Hamile gibi hissetmiyorum ki.'' Diye mırıldandığı sırada kusacakmış gibi hissetti. ''Bana varlığını mı kanıtlamaya çalışıyorsun?'' Diye sordu doğrulup karnına bakarken. ''Senden kurtulmalı mıyım yoksa babana söylemeli miyim bilmiyorum.''
Bakışları karnındayken istemsiz bir şekilde güldü. ''Ne yapacağız minik? Beni annen olarak istiyor musun gerçekten?'' Üstündeki gömleğin düğmelerini açıp karnını açığa çıkardı. İşaret parmağıyla çıplak karnına daireler çizdi. ''Hiç beklemediğim bir anda geldiğin için çok sinirliyim sana.'' Yüzünde bir gülümseme oluştu. ''Ama merak etme vazgeçmeyeceğim senden zaten baban hep çocuğumuzun olmasını istiyordu. Birkaç yıl sonrada evlenecektik o evliliği biraz erkene çekebiliriz bence.''
***
Ah benim masum Reo'm... hiç düşmemen gereken bir adama düşmen yeteri kadar kötü ve üzücüyken birde bebeğini taşıyorsun şimdi. Bebe isteyen okuyucularım sevindi tabii ama olacakları önceden bilen yazar aşırı üzgün.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Revenge || Nagireo Omegaverse
Fanfic『Nagi Seishiro x Mikage Reo』 » Cinsellik içerir. 『230223 - 050523』