DİKKAT!
Bu bonus bölümde olaylar kayıp ada Kubrick'in yerlisi olan Veronika'nın gözünden ilerlemektedir. Amacım biraz da olsa kafanızdaki bazı soru işaretlerini giderebilmek ve yerine yenilerini ekleyebilmek. Şimdiye kadar vaktini ayıran herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Eserimin kitaba dönüşmesiyle birlikte yaşadığım mutluluk gerçekten tarif edilemez! Hepinize keyifli okumalar diliyor, bolca yorumlarınızı bekliyorum :)
-*-
Savaş biteli yaklaşık yirmi üç yıl oldu. Madruka'lılardan kaçmayı, ellerinden kurtulmayı ve kendimize sığınabilecek bir bölgeye kaçmayı başarmıştık. Şu an hepimizin tek bir ortak sorunu var. O da yiyecek. Adanın neredeyse tamamı onlar tarafından işgal edilmişti. Dışarıya çıkmak ve avlanmak son derece cesaret istiyor. Kraliçemiz Yuhsiva'dan toplamda bin yüz kırk dört kişiden kalan biriydim. Ben ve diğer yüz on iki asker ise kurtulanları koruyor ve yardımcı olmaya çalışıyoruz. İmkanlarımız son derece kısıtlı olduğundan kıt kanaat geçinmeye çalışıyor, hiçbir kaynağımızı israf etmemeye çalışıyorduk. Biz kainenler kendi halinde yaşayıp mutlu olmaya çalışan vatandaşlardık sadece. Tek amacımız huzurlu ve sağlıklı yaşayıp, iyi bir geçmişe sahip olabilmekti. Ama her güzel şeyin elbet bir sonunun olduğunu unutmuştuk ve hatırlamamız neredeyse sonumuza mal oldu. Şimdiyse çaresiz bir vaziyette aç karnımızı doyurmaya çalışıyor, ölümümüzü bekliyorduk.
-Veronika! Ava gitmeye hazır mısın?
"Veronika irkilir."
-Evet, bir dakikaya hazırım!
Ben ve küçük erkek kardeşim Artyom, iyi birer okçuyuzdur. İkimiz de vefat eden ustamız Mihail tarafından çocukluğumuzdan itibaren yetiştirilmeye başlamıştık. Elbette bu sayede de avcılık yeteneğimizi de geliştirebilmiştik. Hata yapma şansımız bulunmuyordu. Çünkü hayvanların çoğu bulunduğumuz bölgedeki şiddetli fırtınalardan, yetersiz ağaçtan ve kaynaktan ötürü bu bölgede yaşamıyor. Ne yazık ki diğer ormanların bulunduğu yerler madrukalıların işgali altında. Risk alıp birkaç kez sızmayı başarsak da her geçen gün askeri nüfusları ve devriyeleri artmaya devam ediyor.
"Artyom iç geçirir."
-Yine bomboş... Ne yapacağız?
-Bilmiyorum ablacığım. Ama elimiz boş dönemeyiz. Aramaya devam edelim.
Belki de saatler geçmişti. Bir karınca bile görünmüyordu etrafta. Ağaçlar, kuşlar tarafından terk edilmiş birer harabe haline gelmişti. Onlar da tıpkı bizim gibi sessizce bu diyardan yok olmayı bekliyordu. Artyom, ısrarla diğer bölgelere gitmemiz gerektiğini yılmadan söyleyip duruyordu. Pes ettim ve dediğini kabul etmek zorunda kaldım. Kardeşim bana nazaran daha cesur ruhludur. Umarım bu cesareti sonunu getirmez...
"Artyom Veronika'nın elini tutar."
-Sakinleş lütfen... Her şey yolunda. Avımızı yakalayıp aderhal buradan çıkacağız.
Bu gün şans bizden yanaydı sanırım. Kırk dakikalık yürüyüşün ardından bir geyiğe rastlamıştık sonunda. Sessiz bir dille çökmesini istedim ve yayımı elime aldım. Okumu aldım ve yayın yatağına yerleştirdim. Sonuna kadar ipi çektim ve nefesimi tutmaya başladım. Kalbine nişan aldım ve birkaç saniye bekledim. Kendimden emin olduktan sonra da atışımı başarıyla gerçekleştirerek bir kez daha ufak zafere imzamı atmış oldum. Sıra Artyom'daydı. Olabildiğince sessiz ve aceleci adımlarla avın yanına gitti ve geyiğin kalbinden oku çıkardı. Sonra kanının bulaştığı zeminin üzerini karlar ile kapatmaya başladı. Varlığımızı öğrenmelerine izin veremeyiz. Neyse ki esen rüzgarlar karda oluşan ayak izlerimizi siliyordu. Artyom avımızı aldı ve geri dönmek için tekrar yola koyulduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAINEN:YOLCULUK
Science FictionÖğretmeninin masallarından etkilenen Stefhany, kahinliğe merak duyar ve bu yolculuğa katılabilmek için gereken her şeyi yapar. Bir gün kabul mektubu alır ve bu uçsuz bucaksız yolculuğa ilk adımını atar. Elbette bu yolculukta bazı fedakârlık yapması...