ÖNGÖRÜLMEMİŞ SONUÇLAR (VI)

1.2K 63 145
                                    


Yine o mistik ve derin sessizliğe bürünmüş bir diyarda bulmuştum kendimi. Şiddetli kar fırtınası vardı. Anlamsızca etrafa bakınmak ve bilmediğin bir yöne ilerlemek gerçekten sinir bozucu. Kurt ulumalarını duymaya başlamıştım bile. Birinin bana doğru yürüdüğünü fark ettim. Yalnız bu gelen kişi ya bir dev ya da bir yaratık olmalıydı. Ki öyleydi de zaten. Yaklaştıkça o kocaman silüetini de görmeye başlamıştım. Ama nedense korkmuyor veya paniklemiyordum una alışmış mıydım yani? Silüet bir süre sonra kaybolmuş, ortaya kocaman bir yeti çıkmıştı! Bu inanılmazdı! Yetiler, sivillerin varoluşundan uzun yıllar önce nesli tükenmişti. Hiç tehditkâr görünmüyordu. Tam tersine, dost canlısı görünüyordu. Belki de bu yüzden hiç korkmamıştım ya da paniklememiştim. Yeti bana kocaman elini uzattı önce. Bu şekilde de dost canlısı olduğunu tamamen kanıtlamıştı bana. Gülümsedim ve kocaman parmağından tutarak beni yönlendirmesine izin verdim. Beni yine o lanet olası ağacın yanına götürmüştü. Bıkmışçasına ağacın etrafında yine dolaşmaya başladım. Bir tur attıktan sonra yeti kaybolmuştu ve beni ağaç ile baş başa bırakmıştı. Aradan geçen anlamsız saniyelerinin ardından da cinsiyetini belirleyemediğim bir ses kafamın içinde yardım haykırışlarıyla çalkalanmaya başlamıştı. Bu yankılar bir süre sonra dayanılamayacak düzeye gelmişti ve beni delirtmeye başlamıştı. Bu şekilde de kâbusumdan uyanmıştım.

-Yeter, sus artık!

"Stefhany nefes nefese kalır."

-Sevgilim? İyi misin?

"Stefhany sakinleşmeye çalışır."

-İyiyim. Sadece bir kâbustu.

Gün batımını izlemeye gelmiştik. Tabi vakit biraz erkendi. Gün batımını beklerken biraz kestirmeyi tercih etmiştim. Ama kâbusum buna izin vermemişti. Leona beni tıpkı kendisi gibi büyüleyici bir yere getirmişti. Bir dağ başında sessizliğin tadını çıkarıyorduk. Atıştırmalıklarımızı bitirdikten ve o güzel gün batımını seyrettikten sonra toparlandık ve saraya doğru yola koyulduk. Hava soğumuştu artık. Leona'nın hafiften titrediğini fark etmiştim. Neyse ki öylesine giydiğim ceketi ona verdim ve böylece üşümesini engelledim. Hava ne kadar soğuk olursa olsun sıcak tebessümü ortalığı adeta kavurabilirdi. Saraya döndüğümüzde bizi yine elleri bağlı ve telaşlı bir şekilde bekleyen Mantis karşılamıştı.

-Yine nerelerdeydiniz siz? Saatten haberiniz var mı acaba?

"Leona bıkmışçasına Mantis'in sorusunu cevaplar."

-Mantis... Biz çocuk değiliz. Bu soruyu sorma artık.

-Öyle mi? Bu çocuk daha geçen ay büyük bir kaza atlattı ve neredeyse hayatından oluyordu!

-Hey! Bu tamamen farklı bir şey. Anladın mı?

-Üzgünüz Mantis. Tekrarı olmayacak, söz veriyorum. Gidebilir miyiz?

-Stefhany'e dua et. Yoksa Agatha'ya söyleyeceğimi biliyorsun. Gidebilirsiniz.

Mantis haklıydı. Özellikle olanlardan sonra tekrarı olmaması için kraliçemiz ona bazı kısıtlamalar getirdi. Geç saatlere kadar dışarıda durmamak veya uzaklara tek başına gitmemek gibi. Leona'nın bu konuda Mantis'e ve Agatha'ya anlayış göstermesi gerekiyor. Tabii benim de... Birbirimize sarıldık ve ardından odalarımıza döndük.

Ertesi güne enerjik bir şekilde uyanmış olmam harikaydı. Uzun aradan sonra tekrar eğitimlerime başlayacağım bugün. Zırhımı giydim ve önce yemekhaneye indim. İyice karnımı doyurduktan sonra eğitim alanına gittim ve kraliçemizi bekledim. Gelmesi çok uzun sürmemişti.

KAINEN:YOLCULUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin