0.4 - Ziyaret

803 89 57
                                    

Gözlerimi alıştığım o beyaz hastane odasında açmıştım. benim olduğum durumda olsaydınız eğer benim gibi her zaman hastanede olurdunuz.

Annem ve babam öldüğünde inanmamıştım, ama onları bulamadığımda sokak sokak gezip kaybolduğumda inanmıştım çünkü annem bana 'istediğin zaman kaybol ben seni her zaman bulacağım' demişti. Kaybolduğum gün yanıma gelmemişti ama sorun değildi onu hâlâ çok seviyorum.

"Tanrım çok şükür uyandı"

Gelen ses ile kafamı sesin geldiği tarafa çevirdim ve gördüğüm kişiler halam ve dayımdı.

Halam beni her ne kadar sevse de onu artık eskisi gibi sevmiyordum yada duygularımı kaybetmiştim. Duygular çok önemliydi ve ben duygularımı çoktan kaybetmiştim.

Yarın 14 Eylüldü yani anne ve babamın ölüm yıldönümü. Tekrar evimize gidecektim çünkü o evde annem ile babam yaşıyordu her ne kadar ölmüş te olsalar anılar unutulmazdı.

Halamın konuşması ve odaya giren doktorların da konuşması kulağımı kapatmama neden olmuştu. Çok fazla ses vardı ve ben sesi sevmezdim.

Ellerimi kulaklarıma götürdüm ve cızırdayan kulaklarımı tıkadım sanki hiç bir şey duymak istemiyormuş gibi. Gözlerim kapalıydı bu beni mutlu ediyordu çünkü ben bu fani dünyayı daha fazla görmek istemiyordum.

Korktuğum şeyler neydi sahiden? Ben daha kendimi tanımıyorken nasıl yaşayabilmiştim sahiden? Bu dünyaya hiç bir zaman ait değildim bunu en başından beri biliyordum ama bunlar çok fazla! Eğer bu dünya beni görmek istemiyorsa bir an önce öldürmeliydi ama bunu yapmıyordu!

Bir koku geldi ilk önce bu.. bu annemin kokusuydu. Açmadım gözlerimi ya gerçek değilse? Ne yapardım ben.

"Jisung bebeğim aç gözlerini" dedi ve ellerini yüzüme götürüp saçlarımı yüzümden çekti.

"Jisung bunu kendine yapma! Sen benim oğlumsun! Lütfen pes etme şuan olmaz! Katilerimizi bulup intikamımızı al" dedi. Haklıydı ben kendime bir söz verdim her ne olursa olsun onları bulacaktım! Şuan yakınmanın bir anlamı yoktu.

Ellerimi kulaklarımdan çekip gözlerimi açtım. Her şey aynıydı, doktorlar bana bakıyor ve kontrol ediyorlardı.

"iyi misiniz bay han?" dedi doktor endişe içinde bana soru sorarken. ne diyebilirdim ki hiç iyi değildim ve bu beni öldürüyordu. ne kimse ile konuşmak nede kimseye bakmak istemiyordum fakat insanlar bunu göremiyordu ben sadece yalnız kalmak istiyordum!

keşke şuan yanımda babam olsaydı belki beni teselli ederdi. dedim ya belki diye işte 'belki' dedirtecek kadar tanımıştım onları.

Halam hızla bana sarıldı ve ağlamaya başladı.

"Tanrım çok şükür uyandın. n'oldu Jisung kim yaptı bunu sana?" Dedi. Hiç bir şey demedim çünkü konuşursam daha çok mahvolurdum.

Bu yüzden kafamı 'hayır' anlamında sallamıştım. Halam konuşmak istemediğimi anladı ve anlayışla karşıladı. Daha sonra muane edildim ve doktorlar yanıklarım için krem yazdı.

Doktorlsr gittiğinde kapı çalmıştı. İçeri giren kişi Minho'ydu! Minho'yu görünce korkmuştum ve yaşananları hatırlamıştım.

Minho sıcak ama gerçek olmayan gülümsemesi ile bize yaklaştı. Halam kim olduğunu sorgularken minho eğilip selam vermişti tabi ki halam bunu karşıslıksız bırakmamıştı.

"Merhaba ben minho Jisung'un okuldan arkadaşıyım olayı öğrenir öğrenmez koşa koşa buraya geldim" oha oha oyuncu falan mıydı? Ben bile inanıcaktım o derece gerçekçi ve üzgün anlatıyordu ki.

"Oh merhaba minho ben yuna Jisung'un halasıyım"

"Öyle mi? Tanıştığımıza memnun oldum efendim" sanki hiçbir şey yapmamış gibi davranıyordu ve bu beni çıldırtıyordu!

"Bende çok memnun oldum. Ben sizi rahat bırakayım da konuşun" dedikten sonra bana baktı. ben ise hayır anlamında kaş, göz işareti yapsamda görmemiş gibi yaptı ve evet odadan çıktı hemde beni bu hâle düşüren kişi ile yalnız bırakarak!

Kapı kapandığı an minho başka bir kişiye dönüştü yeniden. Sırıtarak yanıma geldi ama bu sefer aşırı yavaş geldi sanki korkudan hızlı hızlı atan kalbimi duymak ister gibiydi.

"Neden geldin?" Diye sordum çekinerek. O ise sadece bana baktı

"Neden gelmeyeyim?" Diye sordu bana rahat bir tavırla. Bu rahatlık nerden geliyor koçum?

"Beni bu hâle düşüren sen değilmişsin gibi davranma!" Dedim sinirle. O ise bağırmam hiç umrunda değilmiş gibi yatağın yanında bulunun koltuğa oturdu.

"Hakkettin" dedi sakin bir şekilde. Tanrı aşkına ben neyi hakketmiş olabilirim! Ne yaptım ben size? neden beni bu kadar sevmiyorsunuz?

"Neyi hakketmiş olabilirim ki ben? Ne yaptım ben sana?" Dedim soruları ard arda sıralayarak. Tabi ki umrunda değildi! Aptal olma Han Jisung seni bu hâle düşüren o!

"Siktiğimin rahatlığı sana nerden geliyor!" Dedim sinirle. O kadar sinirlenirdim ki artık terbiyemi bozmaya başlamıştım ve buda beni sinirlendirdi. O'da sinirlenmiş olacak ki oturduğu koltuktan ayağ kalkıp sert ve emin adımları ile yanıma geldi. Biraz eğildi, çenemi tutup kendisine yakınlaştırdı.

"Demek ' siktiğimin' ha? Ne kadar terbiyesiz bir çocuksun Han Jisung hiç yakıştıramadım. Sulli ve jonghuyun ne kadar da üzülmüştür kim bilir"

________________________________

Sulli ve jonghuyun'u asla shiplemem lütfen yanlış anlamayın.

Onları seviyorum

Allah rahmet eylesin

Alkışla / minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin