HOPE LARSEN,
Bazen hiç beklemediğiniz anda gelen sürprizler sizi ister istemez daha güçlü olmaya iter. Hem de her anlamda. Çünkü aksi olduğu taktirde çoktan kaybetmişsin demektir. Ve ben, kaybetmeyi sevmem. Kazanmak için önce kaybetmek gerekiyordu ve bu doğrultuda yeterince şey kaybetmiştim. En çokta kendimi. Şimdi ise bunun bedelleri olmalıydı ve bu da beni Kehai'yi öldürmeye itiyordu.
Savaş tanrısı beni Aster sarayına getirdiğinde taht odasındaydık. Bana dönüp gülümsedi. "Şimdi dinlen varis, bir savaş başlatmak yorucu bir iştir. Gücünü topla. Olanlardan kimseye bahsetme, kimseye güvenme. Özellikle de güç uğruna her şeyi yapabilecek kişilere, anlaştık mı?"
"Tamam." Diye onu onayladım. Son kez başıyla beni onayladı ve ardından gözden kayboldu. Derin bir nefes alıp taht odasından çıktım. O sırada dışarıda kıyamet kopuyordu. Gözlerim irileştiğinde koşarak balkona çıktım. Halk, ne diye Risna'nın etrafını sarmıştı öyle? "Neler oluyor burada?"
Sesimi duyan halk bana baktı ve ardından bir anda diz çöktüler. Şaşkınca onlara bakıyordum. Kehanet olmuştu, yeni kraliçe bendim. Asiza Varisi, Aster kraliçesi... Daha ne olacaktım?
"Biriniz durumu açıklasın!"
"Kraliçem," dedi bir adam. "Risna bugün Kehai'nin sarayına gitmiş." Ve tekrar halktan yuhlama sesleri, tehdit nidaları. Risna'nın Kehai'nin sarayında ne işi vardı?
"Neler oluyor?" Dedim kaşlarımı daha fazla çatarak. Caroline ve Adish'i Risna'nın hemen yanında görebiliyordum. Adish gözlerini üzerime dikmiş öylece bana bakıyordu. Caroline ise dikkatini tamamen Risna'ya vermişti.
"Risna?" Dedim bende bakışlarımı onun üzerine çevirerek. Adish ile göz teması kurmak şu an için mantıklı bir seçim gibi gelmiyordu.
Risna'nın gözlerinde saf bir nefret görebiliyordum. Diğer evrende onun sonradan böyle olduğunu düşünsem bile aslında o güç uğruna her şeyi yapabilecek birisiydi. Savaş tanrısının bahsettiği güvenmemem gereken kişi Risna mıydı?
"Risna bugün Kehai ile buluşmak için saraya hareket ettiğinde onu yoldan çevirip buraya bizzat ben getirdim. O sana ihanet edecekti, kraliçe." Kraliçe. Herkes bir yana, o bana böyle hitap ettiğinde kendimi garip hissediyordum. İstemeden de olsa yutkundum.
"Öyleyse bu haini de alıp odama gel, Setlans kralı. Belli ki konuşmamız gereken şeyler var." Ardından halka döndüm. "Herkes evlerine gitsin, her birinizin güvende olduğundan emin olacak şekilde bölgelere askerler yerleştireceğim. Evlerinizden bir sonraki emre kadar çıkmayın. Ve sizi temin ederim ki Risna gereken cezayı alacaktır."
Ve bir alkış tufanı koptu. Herkes dağılırken Adish Risna'yı saraya yürütmeye başladı. Hemen ardında bulunan Caroline'nın ruhsuz bir şekilde onların arkasından baktığını farkettim. Ona bir şekilde bağlı olduğu için zor olacaktı ama o da öğrenmeliydi Risna'nın gerçek yüzünü. Savaşta maalesef ki duygulara yer yoktu.
Bunu çok yakın bir zamanda acı bir şekilde öğrenmiştim.
Taht odama dönerek tahta çıktım ve beklemeye başladım. Birkaç dakikanın ardından Risna ve Adish odaya girdiğinde gözlerim ikisinin üzerinde oynuyordu. "Kraliçem." Onların hemen ardında duran otuzlu yaşlardaki adamla göz göze geldim. "İzninizle askerleri bölgelere göndermek üzere çalışmalara başlayayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİZA VÂRİSİ
FantasyBirbirine düşman iki boyut. Kaybolan çocuk. Bilinmeyen vâris. Ve araf... Ruhların verdiği büyük bir savaşta, iyilerin ama en çokta insanların kazandığı bir dünya. Yıllardır süren düşmanlık, karmaşa, lanetler ve sonuçlar. Kartlar yeniden dağıtılıyor...