HOPE PARKER,
Bazı anları beklersiniz ve o anları kovalarken umudunuz her şeyin sona erecek olması olur. Bu anda benim için öyleydi. Çocuklarımı görmek, bu gücü birinin bedenimden çekip alması -ki bu doğru kişi- beni bahsettiğim o ana sürüklüyordu ancak bir sorun vardı. Ben o andaydım. Birazdan çocuklarımı görecektim ama bir sorun vardı. Yanlış olan bir şey.
Sanki her şey bitmek yerine daha tehlikeli bir hal alacaktı. Bunu hissetmeden yapamıyordum.
"Hazır mısın?" Adish gözlerimin içine bakıyordu düşüncelerimi okumak ister gibi. Gözlerimi kaçırmak istedim çünkü içimi görmesinden korktum. Görürse bu andan vazgeçer diye korktum. Ve o benim içimi gördü. Hafif bir tebessüm ile çenemi tutup kaldırdı ve gözlerime daha derin baktı. "Korkma, kraliçem." Diye fısıldadı.
Üzerimdeki tesiriyle bana birçok şey yaptırabilirdi ve bu oldukça tehlikeli bir hâl almaya başlamıştı. Bunun en büyük örneği bugün etkisinden kurtulduğum, kurtulmasaydım beni mahvedebilecek o güç ve o gücü arzulamama sebep olan savaştı.
"Onlara zarar vermekten korkuyorum sanırım." Diye mırıldandım.
"Olmayacak," dedi Adish hızla. "Çıkar bunu aklından, Perla taşının etkisi altında değilsin. Gözlerime bak kraliçem, sen Hope Parker'sın. Benim kraliçem, güzeller güzeli eşimsin. Sen bir böceği bile incitmezsin."
"Yapmam, değil mi?"
"Yapmazsın." Alnıma bir buse kondurdu. Tatlı tatlı iç çekti. Kollarında sakinleşmek güzeldi. "Sen hazır oluncaya kadar burada bekleyebiliriz, istersen sabaha kadar bekleyebiliriz. Sabahı geçtim hatta bir sonraki güne kadar bekleyebiliriz. Yada bir sonraki veya ondan sonraki. Sorun değil."
Kıkırdadım. "Seninde işine gelir gibi."
"Çocuklarımızı senden ayrı tutmak hoşuma gitmiyor Hope ancak haklısın, senin gözyaşın ne kadar uzun süre akmazsa o kadar iyi benim için ve bu sebeple gerçekten işime gelir."
"Neden sana hiç kızamıyorum acaba?" Dedim. "Çok kötüsün gerçekten." Gülümsedi. Bir süre daha öyle bekledik. Uzun uzun düşündüm, bir çözüme ulaşmak için didindim durdum ve sonunda en doğru şeyin artık o odaya girmek olduğuna karar verdim. Bir adım geri çekildiğimde kollarından sıyrılmıştım.
Gözlerimiz kesişti. "Girecek miyiz odaya?" Başımı olumlu anlamda salladım. Aynı benim gibi onda da gerginlik vardı. Yine de ikimizde bu anı bekliyorduk ve bunu yapmam gerektiğini biliyorduk.
"Yapalım şunu." Dedim ve arkasında duran kapıya doğru ilerledim. Ardından kapıyı açıp içeri süzüldüm. Oda karanlıktı. Çocuklar büyük ihtimalle uyuyorlardı. Yutkundum. Onlar benim bebeklerimdi.
"Kendini kötü hissettiğin an bana söyleyeceğine söz verir misin?" Dedi Adish tam arkama geçip kollarını belime sardığında.
"Söz veriyorum." Dediğimde önce başını salladığını ve daha sonra dudaklarını saçlarımda hissettim. Birkaç saniye sonra geri çekildi ve ardından turuncu loş bir ışık odanın içini kapladı. İki beşik vardı yanyana. Pencere kapalıydı ama dışarıdaki yapay rüzgar hafif hafif vuruyordu pencereye. Bir ağacın dalları sürekli camın yanındaki duvara sürtüyor, sesi kulağıma kadar erişiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİZA VÂRİSİ
FantasíaBirbirine düşman iki boyut. Kaybolan çocuk. Bilinmeyen vâris. Ve araf... Ruhların verdiği büyük bir savaşta, iyilerin ama en çokta insanların kazandığı bir dünya. Yıllardır süren düşmanlık, karmaşa, lanetler ve sonuçlar. Kartlar yeniden dağıtılıyor...