8. BÖLÜM
HOPE LARSEN,
Aile bağları çok farklıdır. En karanlıkta bile size ışık tutabilecek insanlardır aile. Mutlu olmak için çabaladığınız o süreçte, size destek olan, siz ağladığınızda gözyaşlarınızı silen, yaralarınızı saran ve sizi sarıp sarmalayandır aile. Sırdaştır.
Benim bir ailem vardı.
Sevimli bir baba, otoriter bir anne ve huysuz bir abiden oluşan, küçük ve tatlı ailem.
Benim şuanda bir ailem var.
Büyülü bir dünyada, oldukça kalabalık olan bir aile. Ancak bir eksiğimiz var bu ailede.
Abim. Ne kadar huysuz olsa da, ne kadar kavga etsekte canımdan çok sevdiğim abim yoktu bu ailede.
Ve ben abimi istiyordum.
Karşımda bir yabancı gibi durmasını değil, yanımda olup benimle bir yolda yürümesini istiyordum. Ailem olsun tekrar, bazen beni üzsün, bazen mutlu etsin istiyordum.
"Konuşabilir miyiz?" Diye sordu tam karşımda durduğunda. Sanki dilime keskin bir mühür vurmuşlar gibi yüzüne bakıyor, tek kelime dahi edemiyordum. "Hope?"
"Efendim?" Dedim sonunda kendime geldiğimde.
"Konuşabilir miyiz, dedim." Dedi sakince. Gözlerinde temkinli bir ifade vardı. Kendime gelmem gerekiyordu. Öyle de yaptım.
"Neden geldin?"
"Bu evet demek oluyor sanırım." Dedi ve arkasında ki kapıyı kapattı. O an bir odada onunla yalnız kalma fikri beni tedirgin etti. Abim olsaydı burada, ben tedirgin olmazdım.
"Sana neden geldin dedim!" Dediğimde bana döndü ve daha deminki yerimden uzaklaştığımı görünce nefesini verdi.
"Sana zarar vermeyeceğim, sadece konuşmak istiyorum."
"Ne hakkında?" Umutla sormuştum bu soruyu. Merakla.
"Şu konular hakkında." Dedi sakince. "Buraya gel, Hope. Oturup konuşalım." Başımı hızla iki yana salladım. Ardından elime bir mumluk alıp dik dik ona baktım. Değişmişti. Koyu kahve saçları da, koyu kahve gözleri de yoktu. Kızıl saçlı, kızıl gözlü bir adam olmuştu. "Şuan bana nasıl sarılmak istediğini ikimizde biliyoruz. Benden korkuyormuş gibi davranıp durma, Hope."
"Senden korkmuyorum!" Dedim hızla altta kalmayarak. "Sadece bana zarar verme ihtimalini düşünüyorum. Sen bir aydan fazla süredir bir şeytanın yanında yaşadın. Ne yapacağın belli olmaz."
"Hope senin için buradayım." Dedi. "Sana zarar vermem. Sadece bana beş dakika ver."
"Ne istiyorsun, Fudo?" Dedim. "Söyle ve sonra git." Evet onu seviyordum ama gururumu ayaklar altına almak istemiyordum. Bu sefer değil. Ona verdiğim değeri bilsin, anlasın istemiyordum.
"Peki," dedi kabullenerek. "Dün bir muhafız geldi odama. Babamın beni ata binmek için beklediğini söyledi. Birlikte çıktık odadan, atlarla ormana girdik." Anlatmaya başladığında sessizce dinlemeye devam ettim. "Ancak babam hiçbir yerde yoktu. Kaşlarım çatıldı. Tuzak olduğunu düşündüm. Ancak o an karşımda ki adam bana kendini açıkladı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİZA VÂRİSİ
FantasiaBirbirine düşman iki boyut. Kaybolan çocuk. Bilinmeyen vâris. Ve araf... Ruhların verdiği büyük bir savaşta, iyilerin ama en çokta insanların kazandığı bir dünya. Yıllardır süren düşmanlık, karmaşa, lanetler ve sonuçlar. Kartlar yeniden dağıtılıyor...