• SEKİZ •

54 4 0
                                    

Terk ettim kozamı, kalbine kondum.

Acı, keder, hüzün bunların hepsi geçici şeylerdi. Mutluluk ve sevinç de öyle. Bütün duygular yaşanır ve geçerdi. Kimisi zannederdi ki asla güzel günler gelmeyecek. Yüzleri hiç gülmeyecek. Dünyanın sonu gelse hiç bir şey değişmeyecek. Kimi de zannederdi ki her şeyi hep daim olacak. Parası, mutluluğu, ailesi. Ama bu insanlar da bir gün hüzne kavuşacak.

Dünya da ne çok insan, ne çok hikaye var. Aynı şeyleri yaşayan hiç bir insan yok. Tabii ki aynı duyguları yaşayan da yok. Bunun için sanki yarışta gibi "ben çok acı çektim, benim çektiğimi kimse çekmedi, kimse beni anlamıyor." Gibi sözler sarf etmiyorlar mı? Bu yarış hiç bitmeyecek ve kimse kimseyi anlamayacak. Çünkü herkes sadece kendisi anlaşılsın isteyecek ve kimseyi anlamaya uğraşmayacak.

Ağza ne kadar kolay geliyor, birilerinin acılarından bahsetmek. Yaptığı şeyleri eleştirmek. Dedikodusunu yapmak.
Hâlbuki haram kılmadı mı Allah bize gıybeti? 'kardeşinin etini çiğ çiğ yemektir' demedi mi aleyhisaalatu vesselam.

Acaba ne zaman kendimizi bırakıp etrafımıza bakacağız? Ne zaman moda programlarında kendini arsızca sergileyenleri izlemeyi bırakacağız? Ne zaman gecemizi gündüzümüzü cinayet programı izleyerek mahvetmeyi terk edeceğiz? Mahvoluyoruz görmüyor musunuz? Çünkü onları izleyince bitmiyor işkenceler. Katiller vazgeçmiyor. Kâfirlerin gözü üzerimizden çekilmiyor. Bilakis kâfire para kazandırmaktan başka hiç bir işe yaramıyor. Onlar orada edepsizliği yayarken milyonlarca para alıyor ve sen burada çocuğumu nasıl doyuracağım diye düşünüyorsun.

Peki hiç kimse düşündü mü, Afrika'da karınlarını nasıl doyuruyorlar bu insanlar? Kudüs de bombalardan nasıl kaçıyor çocuklar? Onların annesi oldunuz mu hiç? Küçük kardeşiniz kadar onları düşündünüz mü?

Ah, vicdanım hiç aklına geldi mi, depremde evleri yıkılanlara üzülürken, bombanın altında yatan insanlar? Belki hiç evi olamayan, her yıl yeniden yıkılan evler? Sen " Komşusu açken tok yatan bizden değildir." diyen Peygamberin ümmeti değil misin?

Ne üzücü durumumuz. Ne içler acısı. Biz burada bir günlük acıyı dahi kaldıramazken, onlar orada Ramazan'ın gelişine seviniyorlar. Ne kadar yok edileceğini bilseler de sokaklarını süslüyorlar. Onlar vicdanlarıyla mutlular, ya biz?

**

Her yeni gün yeni bir anlam kazanıyor yaşam. Neyi ne için yaptığını bilmezken, her gün bir ipucu veriyor Yaradan. Marifet o ipucunu görebilmekte.

Yaratılanı severiz yaratandan ötürü demiş şair. İnsanları seviyorum ve onlara yardımcı olmak istiyorum. Çünkü onlar Allah'ın en değerlileri. Onlar Allah'ın yeryüzüne halife edeceğim diye vaat ettikleri. Yeri geldiğinde meleklerden bile üstün olabilecek yaratıklar. Bunun için onları seviyorum ve bu Dünyada başıboş kalmamaları için uğraşıyorum.

Bu dünyanın güzel insanlara ihtiyacı var. Mutlu, özgüvenli, neden bu hayata geldiğini bilen, çevresine faydalı olan, İslam'a ve müslümana katkıları olan insanlara ihtiyacı var. Çünkü zalim çok, kâfir azılı, ve zulüm durmuyor. Ne yazık ki zulmü durduracak insan bulunamıyor. Ben insanların içinde ki bu kahramanlığı ortaya çıkarmak istiyorum. İnşallah Allah muvaffakiyet verir. Benim için değil, samimi müslümanlar için istiyorum bunu. Yoksa benim günahlarım herkesi helak eder.

Pembe çiçekli yorganımın üstüne taradığım saçlarımı toplarken odamın kapısı tıklatıldı. Hafif, çekingen bu tıklatışa bir anlam veremedim. Kapı açılıp arkasından annem çıkınca da daha çok şaşırdım. Annem pek bu kadar çekingen olmazdı çünkü.

Kapıyı açtığı haliyle yine hafifçe kapattı ve utangaç bir tavırla karşıma durdu. Bense istemsizce tek kaşımı kaldırmış yanakları kızarmış anneme bakıyordum. Söyleyeceği şey benden çekindiği bir şey olmalıydı ki böyle bakıyordu. Merak ve endişe dolu bir sesle sordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 02 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Su (İslâmî Roman)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin