BAŞLANGIÇ

4.9K 124 16
                                    

Nisan 1454 (Topkapı sarayının bazı bölümleri yapılmıştı)
İstanbul'da çok güzel bir gün başlıyordu halk kendi halinde Osmanlı sarayı ve saray halkı huzur içinde günler yaşıyordu Osmanlı'nın genç hükümdarı Fatih Sultan Mehmed Han sarayda olup bitenlerle ilgileniyor öte yandan halkın düşüncelerini merak ediyordu
Sultan sarayda dolaşıyordu ve odasına gitti pencerenin karşısında elleri arkadan bağlı başı hafif öne eğik vaziyette duruyordu kapı çaldı ve hizmetçi kız içeriye girdi
- Hünkarım yemek yemediğiniz söylendi size bir şeyler getirdik kabul eder misiniz
- Hayır canım yemek istemiyor ben yemek yiyeceğim zaman size bildiririm
Hizmetçi onayla başını salladı ve eğilerek odadan çıktı hükümdar odasında yavaş yavaş yürümeye başladı elleri arkasında bağlı mağrur bir edayla yürümeye devam ediyordu kendi kendine konuşmaya başladı
"İstanbul'u alalı 1 yıl oldu şehirde her şey istediğim gibi lâkin yine de bir şeyler eksikmiş gibi hissediyorum birisiyle konuşup derdimi anlatmam lazım" birden durdu ve hocasına gitmeye karar verdi
"En iyisi en yakınım olan hocamla konuşmak"
Hızla odadan çıktı ve hocasının odasına gitti kapıyı çaldı hocasına karşı olan saygısından edeple "gel" denilmesini bekliyordu ve o ses duyuldu
- Gel
Sultan odaya girdiği anda yüzü huzurla doldu odanın ortasında kitap okuyan yüzü şefkatli çok sevdiği hocası Akşemseddin duruyordu
Akşemseddin Hoca ayağa kalktı ve saygıyla eğildi
- Hoşgeldiniz Sultanım
Sultan onayla başını salladı ve ellerini açarak konuşmaya başladı
- Hocam Akşemseddin Hocam biliyorsunuz İstanbul'u aldık her şey yolunda herkes hayatından memnun ama benim içim rahat değil sanki bir şeyler eksikmiş sanki yarım kalmış bir şeyler var gibi hissediyorum
Hocası şefkatle gülümsedi ve Fatih'inin omzuna dokundu
- Sultanım o eksik sizin kalbinizde
Genç hükümdar irkildi bir anda
- Kalbimde mi amma velakin ben bunu hissederdim hocam bu nasıl olur
Sultan şaşkınlıkla hocasının yüzüne bakıyordu hocası sakin bir dille genç hükümdarı rahatlatmaya çalıştı
- Hünkarım devlet işleriyle saraydakilerle çok uzun zamandır alâkadar oluyorsunuz görüyorum ki içinizde bu boşluk çok büyümüş gönlünüzü kalbinizi dinlendirecek arayışlarda bulunun
Sultan hocasının tavsiyesine uyacaktı merak ettiği halkı hakkındaki düşüncelerini hocasına danışmaya karar verdi
- Kıymetli hocam tebaam benim hakkımda ne düşünür şu anki hallerinden memnunlar mıdır
- Hiç merak etmeyin hünkarım ahali halinden mesut ve bahtiyar siz devletlü sultanımıza her daim dua ederler
Sultan huzurla bir anlık gözlerini kapatıp rahatladı ve elini kalbinin üstüne koydu hocasının cevabı onu çok rahatlattı daha sonra hocasının elini öpüp alnına koydu
- Hocam varlığınızla ve tavsiyelerinizle beni çok rahatlatıyorsunuz iyi ki varsınız
Hocası gülümsedi ve Sultan edeple hocasının yanından ayrıldı
Bahçeye doğru yürümeye başladı hava çok güzel güneş yakmayacak şekilde ısıtıyordu sarayda bahçe işleriyle ilgilenen genç bir kız vardı bakımsız güllerle ilgileniyordu genç kız çok yorulmuş ve terlemişti Sultan Fatih ise başı önünde düşünceli bir şekilde yürüyordu hocasının tavsiyesini düşünüyordu yorgun olan genç kız ise ilgilendiği güllerin yanı başındaki eşiğe oturup biraz soluklandı sonra birden daldı gözleri çok uzak yerlere gitmişti Sultan Fatih'in kendisine yaklaştığının farkında bile değildi birden kızın ağzından şu cümleler döküldü
- Gül mü bana aşıktır
Ben mi güle
Bu derde ne ola ki çare
Kalbime gelse hayalimdeki zat-ı şahane
Sultan Fatih bir anda başını kaldırdı bu sözler onu çok etkilemişti yavaşça kızın yanına yaklaştı
- Ne kadar etkileyici bir şiir
Genç kız yüzünde hafif bir gülümseme ile gözlerini yukarı kaldırdı birden karşısında Sultan Fatih'i görünce yüzündeki gülümseme kayboldu ve hızla ayağa kalktı o kadar hızlı kalkmıştı ki az daha düşüyordu Sultan Fatih ise kızı kollarından tuttu ve dik durmasına yardımcı oldu
- Sakin olun korkmayın sizi korkutmak istemedim
- Bağışlayın hünkarım geldiğinizi duymadım
- beni göremeyecek kadar sizi uzaklara götüren ve ağzınızdan bu dörtlüklerin dökülmesinin sebebini sorabilir miyim
Genç kız biraz utandı ama ne diyeceğini bilemiyordu ancak Sultan'a bir cevap vermek zorundaydı
- Ben şiiri çok seviyorum hünkarım size dürüst olmam gerekirse başkalarının şiirlerini okumayı sevmem bazen aklıma gelir böyle dörtlükler kendi kendime okurum işte
Sultan Fatih tüm vücuduyla kıza döndü
- Adını bağışlayabilir misin
- Benim adım şey tabi benim adımı soruyorsunuz
Kız dudağını hafif ısırarak kendini Sultana karşı rezil ettiğini düşündü
Sultan Fatih hafif bir kahkaha attı
- Bak hele şiir okuyan şairimiz adını unutuvermiş
Kız başını iyice eğmiş ve hafifçe gülümsemişti sonra başını kaldırıp Genç Fatih'in gözlerinin içine baktı
- Yasemin adım Yasemin Sultan'ım
Yasemin gözlerini Sultan Fatih'ten kaçırmaya çalışıyordu ancak Genç Hükümdar'ın kalbi çok daha heyecanlı atıyordu yüzüne bir canlılık gelmişti Yasemin'e baktıkça içinde kelebekler uçuyordu küçük çocuklar gibi sevinçten bahçede koşma isteği dahi gelmişti Yasemin Sultan'dan gitmek için izin istedi
- Müsaadenizle Sultan'ım huzurunuzdan ayrılmak zorundayım
- Tabi Yasemin müsaade sizin
Yasemin biraz şaşırmıştı çünkü kendisine cariye veya hatun şeklinde hitap edilmemişti biraz şaşkınlık biraz gülümseme ile Yasemin bahçeden ayrıldı
Sultan Fatih ise adeta bir savaştan zaferle çıkmışçasına seviniyor ve nezaketle kırmızı güllere yaklaşmış gülümsüyordu

Fatih'in Kırmızı GülüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin