MEHTAPTA İNCİ

759 37 4
                                    

Yasemin odasında saçlarını tarıyordu, son zamanlarda Hünkar Fatih'le yaşadıklarını düşünüyordu hepsi Flashback gibi gözünün önünden geçiyordu gözünü kapattığında hayalindeki aşkı İstanbul'un Fatih'i Fatih Sultan Mehmet gözünün önünde geliyordu, gülümseyerek huzurlu şekilde iç çekti elindeki tarağı yatağın yanına koydu kendi kendine konuşmaya başladı
-Hey büyük Allah'ım Son zamanlarda yaşadıklarım ne acayip rahmetli Hünkar Murad Han'ın emaneti olarak hizmetçiydim sarayda kafam neye eserse oydum birden Harem'de ders almaya başladım,sonra geceleri yastığa başımı koyduğumda hayal ettiğim o Fatih Hünkâr Fatih'in nedimesi sonra ise aşkı oldum
Yasemin elinin parmağını dudağının kenarına götürdü
- Acaba ben de ne buldu çok merak ediyorum öyle saray hanımefendisi olacak bir tipte yok ki bende
Yasemin ayağa kalktı elindeki tarağını masanın üstüne koydu,iki eli belinde yavaş yavaş odada gezinmeye başladı
Harem'deki kızlar her zaman ki işlerindeydiler Buse ve Ebru Hatunlar Hünkar'ın Yasemin'le ilgilenmesinden hiç hoşlanmıyorlardı sinsi planlar geziniyordu kafalarında Buse konuyu açtı
- Bu hizmetçi parçası çok yüz buldu
Ebru onayladı
- Hanife Hatun'dan da azarı yedik hepsi onun yüzünden
Gözlerini sinsi yılan gibi kısmışlardı
Ebru merakla Buse'ye sordu
- Ne yapacağız peki
Buse kendinden emin tavırla Ebru'ya baktı
- Ne yapacağız edeceğiz Yasemin'i bu saraydan göndereceğiz
- Ama nasıl
- Henüz onu bilmiyorum ama bir yolunu bulacağız bir Hizmetçi parçası olduğunu suratına çarpacağız ve bu saraydan göndericeğiz...
Harem'de getir götür işlerini yapan bir kız vardı kıvrımlı cilveli bir edası vardı Ebru ve Buse'nin konuşmalarını duymuştu bu Neva Hatun'du Harem kapısında duran Sinan Ağa'ya yaklaştı
- Ağam Yasemin'in yanına gidebilir miyim
- Ne yapacaksın sen Yasemin'i
- Önemli şeyler sormam lazım
- Olmaz
- Ağam ne olur çok dardayım vallahi mutlaka Yasemin'le konuşmam lazım
Sinan Ağa kollarını göğsünde kavuşturdu ve umursamaz yüz ifadesiyle yüzünü başka bir yöne çevirdi
Neva Hatun Sinan Ağa'nın kolunu çekiştirdi
- Ağam sen azıcık gelsene benle
Harem'in biraz dışına çıktılar
- Çekiştirip durma Hatun olmaz dedim
Neva bir altın kesesi çıkardı ve Sinan Ağa'nın yüzünün önünde döndürmeye başladı
- Ağam ne olur vaziyetim çok fena
Gülümseyerek Sinan Ağa'nın yüzüne baktı
Sinan Ağa biraz tavırlandı ama ikna oldu
- Nerden çıktı kız bu kese
Neva cilveli şekilde cevap verdi
- Üzümünü ye bağını sorma Ağam
- İyi iyi neyse hadi git bakalım
Sinan Ağa hareme geri döndü
Neva hızlıca koşarak mutfağa gitti izin isteyerek iki bardak kızılcık şerbeti aldı Yasemin Hatun'un kapısına vurdu.
Yasemin kapıya yaklaştı
- Kim o
- Misafir
Yasemin anlamsız şekilde kaşlarını çattı kapıyı açmaya karar verdi
- Misafir kabul eder misin Yasemin Hatun
- Eeh tabi gel
İçeriye girdiler,Neva elindeki bardağı Yasemin'e uzattı
- Bu ne
- Şerbet yapmışlar beraber içeriz diye düşündüm
Yasemin meraklı gözlerle Neva'ya bakıyordu
- Bana bak kız zehir filan mı koydunuz içine,Harem'de bu ara kimse benim iyiliğimi istemiyor
Neva gülümseyerek cevap verdi
- Eğer öyle biri olsaydım burda olmazdım Yasemin Hatun
Yasemin'in bakışlarında soru işareti vardı
- O ne demek
- Şu Buse ile Ebru
Yasemin elini yanağına koydu
- Aaah tatlı belalarım
Şerbetten birer yudum aldılar Neva konuşmaya devam etti
- Duyacakların belki onları Tatlı bela göstermez
- Niye ki
- Seni saraydan göndereceklermiş öyle dediler
Yasemin alaylı şekilde biraz güldü
- Demek ki sepete koydular beni desene
Yasemin Neva'ya biraz ilgiyle bakmaya başladı
- Peki sen neden bana yardım ediyorsun
Neva bir elini Yasemin'in dizine koydu
- Ben Bizans sarayında çok zulüm çok haksızlık gördüm kimse yoldaşım olmadı bu yüzden ben senin tarafındayım bunu bil istedim ve sana haber vermek istedim
Neva elindeki bardağı masanın üzerine koydu
- Şimdi gitmem lazım zaten Sinan Ağa'dan zar zor izin aldım
Neva Yasemin'e gülümseyerek odadan çıktı
Yasemin anlamlı şekilde başını salladı
- Ve iyilik zümresine biri geldi, Hoşgeldin Neva
Gece olmuştu çok tatlı bir hava vardı hafif esen rüzgar insanı alıp başka bir yere götürüyordu sanki Sultan Fatih saray eşrafı hakkında malumlatlar almış Divanda devlet meseleleri görüşülmüştü Macaristan'ın vergi ödemesi Fatih'i ziyadesiyle memnun etmişti düşmanların hareketlerini çok dikkatli bir şekilde takip ediyordu...
Hünkar kendi odasındaydı terasa çıkmış gecenin güzel manzarasını izliyordu,birden kapısı çaldı Saray ağalarından biri geldi
Hünkar'ım Yasemin Hatun geldi
Hünkar'ın gözleri parladı
- Gelsin
Yasemin elinde bir tepsiyle gelmişti Sarayın mutfağına girip,kendi elleriyle kahve yapmıştı
Yasemin saygıyla cilveli ses tonuyla eğildi
- Yorgunluğunuzu almaya geldim Hünkar'ım
Fatih gülümsedi
Yasemin tepsiyi Hünkar'ın odasında bulunan çok yüksek olmayan masanın üzerine koydu
Hünkar Fatih yere iki minder koydu iki aşık karşılıklı kahve içiyorlardı
Fatih sinsice Yasemin'e baktı gülümseyerek şöyle dedi
- Biliyor musun Yasemin'im en çok geceleri seni arıyorum
Yasemin'in boynundaki damarlar hafifçe kabardı ileride olan Hünkar'ın yatağına gözü ilişti,yan yan baktı biraz gerilmişti
Hünkar Fatih yüzünü gizleyerek gülmeye başladı
Yasemin kahveyi elinde tutarken eli titremeye başladı
Hünkar ise gülümseyen ses tonuyla Yasemin'e seslendi
- Aman Yasemin'im dikkat et kahveyi üstüne değil midene dökeceksin
Yasemin sahte sahte gülümsedi
Kahveyi içtiler
Yasemin ayağa kalktı kahveleri tepsiye koydu ve yerine geri oturdu
Hünkar Fatih masasının üstünde gizlediği bir kolyeyi eline aldı ve kaftanıyla örttü,elini Yasemin'e uzattı
- Benimle terasa gelir misin Yasemin ?
Yasemin gülümseyerek elini Hünkar'a verdi beraber terasa doğru çıktılar
Yasemin'in üstünde beyaz dökümlü peri kızını andıran bir elbise vardı
Hünkar gözlerini Yasemin'den alamıyordu Yasemin konuşmaya başladı
- Ne güzel bir gece ne hoş tıpkı o geceki gibi
İkisi de Hasbahçe'de yaşadıkları anları hatırladılar ve gülümsediler
Hünkar Fatih,Yasemin'in tam karşısına döndü Yasemin bu dönüşe karşılık verdi Hünkar konuşmaya başladı
- Seni anlatmaya kelimeler eksik kalır Yasemin,senin yanında ben sanki başka ben oluyorum senin yanındayken seninleyken o herkesin bildiği İstanbul'un Fatih'i değil senin Fatih'in oluyorum seni öyle seviyorum ki,sana öyle meftunum ki hayallerime bile sığdıramıyorum yanında iken bile ruhum senin özleminle yanmakta
Yasemin hayran hayran kaşlarını hafifçe yukarı kaldırıyordu Hünkar'ın, ona karşı aşkını böylesine haykırması onu daha çok etkilemişti
Hünkar tek eliyle Yasemin'in saçlarını yana doğru aldı ve kaftanında gizlediği inci bir kolyeyi Yasemin'in boynuna taktı
Yasemin iki eliyle kolyeye dokundu
- Ah Hünkar'ım bu çok güzel
- Beyaz sana çok yakışıyor Yasemin'im bu yüzden incinin sana çok yakışacağını düşündüm.Naiflik Şeffaflık Sadelik sen de o kadar güzel ki beni kendine daha çok hayran bırakıyorsun daha da meftun oluyorum sana
Yasemin kendi kendine konuşurken sorduğu sorunun cevabını bulmuştu neden Hünkar kalbine kendisini seçmişti bunu anlamıştı, içinde şüphe herhangi boş bir merak kalmamıştı
Yasemin hayran bakan gözleriyle Hünkar'a yaklaştı,alnını Hünkar'ın alnına dayadı ve gözlerini kapattı
Hünkar karşılık verdim Yasemin'in çenesinden tutup hafifçe yukarı kaldırdı Hünkar bekliyordu Yasemin'in yüzünü inceliyordu ancak Yasemin kaçmıyordu ve yüzünde huzurlu bir ifade vardı Hünkar bu yüze ikna olmuştu, Yasemin gerçekten kendini hazır hissediyordu
Yasemin'in boynundaki inci adeta mehtaba daha bir ışık katıyordu ve nihayet bu aşk gecesinde dudaklar buluşmuştu hasretle yanan zincirlerinden kopan bir kıvılcım gibiydi,Yasemin en ufak rahatsızlık duymuyor Hünkar'ın dudaklarında kendini buluyordu sanki, Yasemin'in Bu denli huzurlu aşkı derinden kabullenmiş olarak hisseden Hünkar ruhu uçarcasına tatlı dudaklarda gezinmeye devam ediyordu...Hünkar Fatih ile Yasemin aşklarının en güzel anını bu tatlı geceye, tatlı mehtaba şahit tutmuşlardı.

Fatih'in Kırmızı GülüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin