11. SEÇENEKLER

23.5K 857 592
                                    


| Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın Ateşin külleri. |

Keyifli okumalar dilerim.

11. Bölüm: SEÇENEKLER

Kulağımın dibinden geçip giden titiz ses kulaklarımı sızlattı. Gözlerim ise kapanmış durumdaydı. Peki neden? Korkudan mı, ya da sesten mi? Hayır hayır. Tamamen sesten dolayıydı. Korku yoktu. Zaman algımı tümden kaybetmiş gibiydim. Hiç ses yoktu. Oysa az önce tüm evi inleten o sesin kulaklarıma duyulmasının ardından saniyeler geçmişti.

Tek silah sesi, tek kurşun ve tek bir atış. Titiz bir ses. Duyduğum şeyi zihnimin bir oyunu sanarken, tekrardan gelmeye başlayan silah sesleriyle gerçek olduğunu anlayabiliyordum. Algılayabiliyordum. Silah sesleri durmadan devam ettiğinde gözelerim hızla açıldı.

Bana bir şey olmamıştı, peki Kaya? Anında telaşla ona çevirdim gözlerimi. Kahverengi gözlerinin açık olduğunu gördüm. Bütün vücudunu süzdüm. Görünürde yara ya da endişe edilecek bir durum yoktu. İyidi. Hem de çok iyiydi. Çünkü o da beni inceliyordu. Ve o onun da endişe içinde bana bir şeyler söylediğini görebiliyordum ama ne söylediğini tam anlayamıyordum. Duyu algımı kaybetmiş durumda gibiydim, sesli bir nefes almak istedim ama sanki boğazım düğümlenmişti. Sakince yutkundum.

Garip saniyeler içindeydim. Bu anı en son ne zaman yaşadığımı bilmiyordum ama yaşadığımın farkındaydım. Birinin elimi tutarak beni odadan çıkartmasıyla kendime geldim. Elimin içindeki soğuk elin sahibine baktım. Oydu. Kaya Atahan. Gözlerim elimizdeyken öylece peşinden gidiyordum. Yani gitmek zorunda kalıyordum, çünkü hiçbir şey anlamamıştım hâlâ. Az önceki saniyelerden daha iyi olduğumu biliyordum. Yere sağlam basıyordum. Artık biraz olsa da her şeyi idrak ediyor ve duyabiliyordum da, bu yüzden sesli nefes aldım ve verdim.

Kaya ile hızlı bir şekilde yürürken aklıma gelen düşünceyle, kendisine ayak uydurdurduğum elini bırakarak adımlarımı duraksattım. O da durmak zorunda kaldı.

On Ağustos. Bugün o gündü. Uğursuzluk yok derken, bu olanlar yine yalanlıyordu herkesi. Ne olursa olsun, kim ne derse desin bu uğursuzluk geçmeyecekti. Ben olduğum sürece uğursuzluk her zaman vardı. Hayatım benim elimdeyken evren bambaşka şeyler düşünüyordu benim için, ipler elimden her an kayacaktı ama buna izin vermiyordum. Ben tutunduğum dalı son kırıntısına kadar bırakmazdım. Irmak Ardınç'tım. Asla pes etmezdim. Belki uğursuz olan ben değildim ama doğum günüm yine de hep uğursuzluktu.

"Irmak?" Gelen kalın ve gür sese döndüm tekrar. Kaya kafasını yana eğmiş, yüzümü görmek istemesinden kaynaklı olsa gerek biraz daha yaklaşmıştı bana. Hmm diye bir mırıltı çıktı boğazımdan. Dalmış gözlerimle karşılaştığının farkındaydım. "Beni duyuyor musun?" Endişeli bir sesle bana seslenmesiyle, gözlerimi kıstım hafif bir anlamamızlıkla.

Bugün çok büyük adımlar atmıştım. Girdiğim sokaklar, bastığım topraklar ve attığım her bir adım, beni yolun sonunda nereye götüreceğini bilmeden hem de. Belki bir uçurumun kenarı, belki bir ağacın dalı ya da en tehlikelisi; yabancı bir adamın gözleri.. Yo yo, hayır. Bu düşünce kafamı iki yana sallamama sebep oldu. Şu lanet hislerimi en kısa sürede kontrol altına alacak ve bütün sarmaşıkları teker teker koparacaktım.

Koyulaşmış kahverengi gözlerine bakarak kafamı aşağı yukarı salladım. İyiydim. Çok çok iyiydim hatta. Ayaktaydım. Canımı hiçbir şey yakamazdı, ailem dışında. Güçlüydüm ve bu güçlü tarafım o kız için hep dik duracaktı. Bu 10 Ağustos günü kendime tekrar yine aynı şeyi söylüyorum. O kız güçlü, hatta benden daha güçlü. Ben de onun sayesinde ayaktayım.

ATEŞİN KÜLÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin