14. KABUSUN TATLI TEBESSÜMÜ

17.7K 724 588
                                    


Bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın Ateşin külleri. 🕯️

Keyifli okumalar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Keyifli okumalar.

(Everything At Onca, Yalanı bırak)

14. Bölüm: KABUSUN TATLI TEBESSÜMÜ

Ben Irmak Ardınç'tım ne emir alırdım, ne de uygulardım. Dik başlıydım, hırslıydım, güçlüydüm ve böyle olduğum için şimdiye kadar yaptığım hiç bir şeyden pişman olmamıştım.

Pişmanlık en büyük hataydı. Pişmanlık hiçbir şey için bir çözüm değildi. Yaşanmış ve geri dönülmezdi, söylenmişte olabilir, o anın geri dönüşü yok ve telafisizdi. Yaşanmışlık hiçbir zaman tekrarlanmazdı. Geçmiş geleceğin, yanlışlar da doğrunun bir yörüngesiydi.

Tek çocuktum. Her şeye rağmen bir başıma üstelenmiştim çoğu şeyi ama ailemin kulaklarıma doldurduğu hiçbir sözü unutmamıştım. Babam derdi; Tek başına olmak yalnızlık ve terk edilmişlik değildir. Herkese karşı kendin olabilmektir. Haklıydı. Annem derdi; Ayaklarının üzerine sağlam basıyorsan hiçbir güç seni deviremez. On dördüncü yaş günümde ayaklarımın yere sağlam basmadığını fark etmiştim.

Tek dayanağım onlardı ve hâlâ da olmaya devam ediyorlardı. Artık on dört yaşımda değildim. Ben avukat Irmak Ardınç'tım. Yirmi dört yaşında, kendi ayakları üzerinde durmuş bir kadındım. Şüphenin zehirleri her zaman kanımda gezinmişti ve bu böyle devam edecekti. Sonu gelmeyecekti.

Çünkü dünya zaten bir yalandı. Koskoca bir sınav. Bir boşluk. Yalanlar birbirlerinin devamını getiriyordu. Sahte kimliklerden yüzlercesi anbean ortadaydı. Bir gülümseme aslında bir tehdit bile olabilirdi.

Bunun en büyük örneği tam şu anda gözlerimin önünde olan görüntüydü. Şu görüntüye ne tepki vereceğimi bilemiyordum. Ya da ne düşüneceğimi. Dudaklarım mıhlanmıştı. Her zamanki gibi yine bir Kaya Atahan kafa karışıklığıyla karşı karşıyaydım.

Kaya ve Sinan. Atahan ve Keskin. Akılları karıştıracak isimler.

"Neden buradasın?" diye Kaya'nın keskin ve tok çıkan sesi ile bakışlarımı Sinan'dan ayırıp ona döndürdüm. Koyu kahverengi gözleri o kadar boş bakıyordu ki, karşısındaki insanı ikilemde bırakabilirdi. Zerre umursama yoktu. "Habersiz bir şekilde benim evime gelme cüretini sana kim veriyor?"

Peki ikisi asıl soru, tanışıyorlar mıydı? Bu nasıl bir senaryoydu böyle. Resmen kitap okuduğumda hiç tahmin etmediğim şeyleri okurken nasılsam, şu görüntüyüde o şekilde tanıklık ediyordum. En azından ben okuduğumu tahmin ediyorum. Bu asla tahmin edilecek bir durum söz konusu değildi.

ATEŞİN KÜLÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin