12. Bölüm

4.8K 386 57
                                    

Şuan duman kolay değildir dinliyorum saat 00.45 gençler olarak sanki birileri tarafından bataklığa batırılmış gibi hissediyorum. Böyle bizi atmışlar bataklığa bağırıp çağırıyorlar çıkın dışarı ne işiniz var orada diye.

Genel manada ben yaşıtlarımın hayalleri vardı bir zamanlar şuan ise stres dolu siniri, tahammülsüz geleceği karanlık gören insanlara dönüştük. Bir yandan depremler bir yandan kaderciler, bir yandan yakınlarını kaybedenler, bir yandan tüm bu çümbüşün içinde kendisi için bile değil ailesi için sınava hazırlanmaya çalışanlar...

Ben kimseyi kaybetmedim insan olarak, ben düşüncelerimi hayallerimi mutluluğumu kaybettim. Ailemden uzaktayım sevdiğim herkes başka bir şehirde telefonuma gelen her bildirimde kalbim tekliyor. Asla ders çalışamıyorum, eski benliğimi özlüyorum neyse işte öyle.

...

Boğazımdaki yumru ile dolu olan gözlerim ile kapıyı izliyordum. İstiyordum ki Aren gelsin ama geldiği zaman onunla konuşacak takatim de yoktu.

Normal bir insan olarak farklı duyguları tatmıştım, mutluluk, hüzün, sinir...
Fakat şuan yaşadığım çok farklı bir duyguydu ya da duygusuzluk mu demeliyim? İçim yanıyordu boğazımda kocaman bir yumru vardı ağlamayı yarım saat önce bırakmıştım. Gözlerim dolu doluydu ama yaş akmıyordu.

En son bir daha çocuğu olmayacak lafını duyduğumu hatırlıyorum gerisi yoktu. Ne hissetmem gerektiğini ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum. Daha önce bu konuyu hiç düşünmemiştim ki. Aklımda sadece Aren vardı gelsin ve kraliçeden hesap sorsun istiyordum.

Ona hesap sorsa içim de soğumayacaktı ama istiyorum işte. Çok çok büyük haksızlıktı yaptığı ben bunu hak etmedim kimse hak etmezdi.

Odanın kapısının sertçe açılması beni irkti fakat bu bedenime yansımadı. Telaşlı adımlarla yanıma gelen Aren yatağa oturup yüzümü avuçladı.
Karşımda konuşmaya zorlanıyormuş gibi görünüyordu yüzü kasılmıştı ve sinirlenmişti ne zaman sinirlense yanakları içe göçüyordu bu detayı ne ara fark etmiştim bilmiyorum.

"Güzelim"

Acı ile dudaklarından çıkan ismimle gözlerimi yumdum ve yarım saattir akmayan o yaş avucuna hapsoldu.

"Sadece bir kaç saatliğine ayrıldım yanından nasıl böyle oldu? Ormanda üşüdüğün için mi?"

Kaşlarımı çatmak istedim ama sanırım bedenim tepkisizliğe girmişti.
Kuruyan dudaklarımı aralayıp bir iki kez öksürdüm.

"Sana ne anlattılar?"

"Odaya dönerken birden fenalaşmışsın seni odaya getirmişler kanaman olmuş."

Gözlerimi yumup gülümsedim ve kıkırdadım prens bana anlamayarak bakıyordu. Tabiki de ona gerçeği söylemezlerdi.

"Kraliçe yaptı."

Ellerini yüzümden çekti
"Ne?"

"Odaya giderken yolumu kesti, beni odasına götürdü.  'Ne o gelecekte geleceğin odayı mı inceliyorsun?' dedi. Sonra bir çay verdi o çayın içine bir şey koymuştu."

Yataktan kalkan prensin yüzüne bakınca bir kez daha güldüm bana inanmamıştı.

"Lamia bayılmışsın rüya görmüş olmalısın."

Dudaklarımı bir birbirine bastırdım. İşte bunu hiç beklemiyordum, ihtimallerim içinde kraliçenin odasına gittiğim için bana kızabilceği bile vardı ama bu, bunu hiç beklemiyordum.

Oturur pozisyona gelip çenemi havaya kaldırdım.
"Bir yolunu bulacaksın."

Bana soran gözlerle bakarken ilk defa gözlerim ona duygusuzca bakıyordu.
"Bir yolunu bulup beni kendi zamanıma göndereceksin, daha fazla ne senin odan da ne de bu lânet sarayda kalmak falan istemiyorum. Ha diyelim bulamadın, bulamayacaksın o zaman beni bırakacaksın kendi başımın çaresine bakacağım prens."

VANİA  KRALLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin