Çıplak ayaklarıma batan dikenler ile inleyerek daha hızlı koşmaya başladım.
Yaklaşıyordu.
Siyah elbisemin uçları çamura batmış, topuklularım ayağımdan çıkmıştı, ağaçların arasından hızımı artırarak koşmaya devam ettim.
Kalbim sıkışıyordu. Hızla kesik kesik aldığım nefesler, bir diken olmuş batıyordu sanki göğsüme. İzimi kaybettirmem lazımdı, dümdüz koşmayı bırakıp sağa sola sapmaya başladım.Kolumu kesen dalla dengemi kaybetip yerek kapaklandığımda ağaçlardaki kırmızı gözlü baykuşları gördüm. Korkunç görünüyorlardı.
Esen rüzgarla ürepererek ayağa kalıp normal bir şekilde yürümeye başladım. Bir süre sonra önü çalılıklarla dolu bir uçurum gördüm. Tek bir alanı bile açık değildi ve dikkatli bakılmadığı sürece uçurum olduğu anlaşılmıyordu.
O çalılıklar sanki bir tuzakmışcasına biri tarafından konulmuş gibi görünüyordu.
Etraf sessizdi parmak uçlarımdan yere damlayan kanın sesini duyuyordum sadece.
Pıt, pıt, pıt
Gözlerimi kapatıp başımı hızla iki yana salladım. Kafamı kaldırdığım da karşımda uçurumun ilerisinde bir saray gördüm. Kaşlarımı çatarak oraya baktım.
"Az önce orada hiçbir şey yoktu, buna eminim."
"Emin misin?"
Duyduğum ürpertici ses ile yavaşca arkamı döndüm.
"İnsan ait olduğu yeri nasıl bilemez?"
Korku ateşin kibriğin sonuna ulaşması gibi hızla yayıldı vücuduma, iliklerime kadar korku içindeyken bunu belli etmemeye çalıştım.
Karşımadaki gözleri olmayan adama bakarken iki adım geriledim. Beni nasıl görebiliyordu?
Yutkunarak seslendim ona
"Kimsin sen?"Hidetle bana doğru yürümesiyle titremeye başladım.
"Seni ait olduğun yere göndereceğim."
Tam sağa doğru koşmaya başlayacaktım ki ileriye doğru savrulmam ile çığlık atarak aşağıya doğru düşmeye başladım. Buraya kadarmış, demek ki bu dünyadaki hayatım, buraya kadarmış.
Gözümü açıp yataktan fırladım. Sanki denizde boğuluyormuşum gibi nefessiz kalmıştım. Karanlık olan odanın ışığını açıp su içtim.
Çok korkmuştum, ne gördüğümü hiçbir zaman hatırlamadığım rüyalardan böylesine etkilenmek canımı sıkıyordu artık. Hiçbir şey hatırlamıyordum.
İçim daralıyordu, koca odaya sığamıyordum sanki. Bavulumu açıp içinden gri bir tişört ile pantolon alıp hızla giyindim.
Şafak söküyordu, normalde öğleden sonra gidecektim Karine fakat odada kalabileceğimi sanmıyordum. Dün geceden hazırladığım çantamı koluma takarak otelden çıktım.
Google'a Karine nasıl gidebilirim yazdığımda 27 numaralı otobüs 2 saat sonra kalkacağı yazıyordu. Tek seferlik bir otobüsmüş, gidiş ile dönüş saat sabah yedide. O saate kadar orada kalamayacağım için akşama doğru taksi çağırırdım.
Etrafıma bakarak yürüyordum, saat beşti ve bu saatte açık bir yer bulursam yiyecek bir şeyler alacaktım. Durağa bir sokak kala ışıkları yanan ufak bir cafe görmem ile gülümsedim.
Kapıyı aralayarak içeri girdiğimde ortalıkta kimse görünmüyordu.
"Bakar mısınız?""Buyurun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VANİA KRALLIĞI
Fiction HistoriqueArkeolojik çalışma yaptığı sırada geçmişe giden bir kadın tarihi değiştirebilir miydi? [Tamamen hayal ürünüdür.] #Tarihi 1