15.BÖLÜM

4.6K 325 61
                                    

İyi okumalar!

...

"Yanlız kalınca benimle resmi konuşmak zorunda değilsin."

Beni onaylayıp arkasına yasladı.
"Pekala Lamia, nereden geldin?"

İşte bunu beklemiyordum. Evet Lamia nereden geldin?

Sarıya şuanlık verebileceğim bir cevabım yoktu, her ne kadar ona biraz ısınmış olsam da hemen güvenemezdim.

"Bence beni boşverelim, sen uyumadın mı? Niye ayaktasın?"

"Sizi korumakla görevlendirildim, oradan ayrılamam."

"Hiç mi uyumayacsın nasıl olcak o iş?"

Yanaklarını şişirip seslice ofladı ve saçlarını karıştırdı, yanaklarını mıncırsam ne yapardı acaba?

"İşte orasını düşünmemiştim."

Gözlerimi kütüphanede gezdirdim arka tarafta iki kişilik bir koltuk vardı, yatak kadar rahat olmasa da uykusuz kalmasından iyidir.

"Oradaki koltukta uyu, ben burada oyalanırım."

Kaşlarını çatınca hemen kabul etmeyeceğini anladım ve elimi kaldırarak konuşmasına izin vermedim. 

"Bunu emir olarak söylüyorum orada uyu. Bir de benim için bir kağıda alfebeyi yazar mısın?"

Tek kaşını kaldırarak bana bakınca gözlerimi kaçırdım. Böylelikle alfabeyi bilmeyen benim kesinlikle buralı olmadığımı anlamıştı.

Geçen sefer ki alfabe yazılı kağıt masanın üstünde kalmıştı ve onu bulamamıştım. Masanın üstündeki boş kağıt ve kalemi sarının önüne bıraktım, o harflerin hepsini yazdıktan sonra ben de harflerin sesini ona tek tek sorarak yanına kendi bildiğim alfabeyi yazdım.

Önüme başka boş bir kağıt çekip alfabede ki harfleri yazarak çalıştım. Böylelikle hem vakit öldürüyor hem de alfabeyi tamamen sökersem kitap okuyabilirim. Bu döneme ait kitapları okuma düşüncesi beni bu denli heycanlandırırken ben şuan dönemin içindeydim.

Prens beni bırakmıyordu ki milleti göreyim, prensin karakterini çözmemiştim, saraydakiler çok ciddiydi ve robot gibiydiler. Ah bir de unutmamak lazım cadı bir kraliçe vardı.

Bense halkı merak ediyordum, onların nasıl sosyalleştiğini, genç kızların ne yaptığını, esnafın nasıl olduğunu..

Bunların hepsini prense sorabilirdim fakat ona kırgınım her ne kadar o farkında olmasa da ve ben her şey yolundaymış gibi davransam da çok buruktum.

Masanın üstündeki minik saat çizelgesine baktım alfabeyi öğrenmeye çalışırken ve düşüncelere dalarken üç saat geçmişti. Sandalyeden kalkıp ağrıyan belimi büktüm, bakışlarım sarıya kaydı ilk başta çok diretmişti ama sonunda uyumuştu.

Parmak uçlarımda  sessizce kütüphaneden çıktım ve kapıdakilere kimseyi almamalarını emrettim. 'emrettim' lafı her ne kadar beni rahatsız etse de burada işler böyle yürüyordu.

Sarayda boş bir şekilde dolanırken daha önce gördüğüm kadın saray çalışanı bana selam verirken durdum.

"Beni mutfağa götürür müsün?"

Bu kadının mimikleri alınmış gibiydi. Beni onaylayıp mutfağa götürdü, bu mutfak hayatımda gördüğüm en büyük mutfaktı ve beklediğimin aksine yemek falan kokmuyordu. Mutfaktaki çalışanlar kadın ile erkek olarak karışık çalışıyorlardı, herkes bir köşede bir şey ile ilgileniyordu.

Mutfağa girdiğim anda birden herkes durup bana baktı, ne kadar kabullenmek istemesem de o an aslında parmağımdaki yüzüğün bana güven vermişliğini hissettim. Parmağımdaki boşluk beni güvensiz kılıyordu.

VANİA  KRALLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin