5. ACININ SİRAYET ETTİĞİ GECELER

64 13 16
                                    

Oy vermeyi vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım lütfen, benim için her düşünceniz çok kıymetli.🫶🏻
Sol alt köşedeki yıldız içinin boyanmasını bekliyor;)
*
*
"Ruhum kanadı kırık bir serçe gibi uçmayı deniyordu, inatla."
*
*
Keyifli Okumalar!
🌊

Küçükken yere düşüp yaralandığımda abim ve babam hemen yanımda biterdi. Veya her adımımda arkamdaydılar da ben anın verdiği heyecanla hiç fark edemiyordum. Babam bedenimde açılan yaraları temizlerken abim bozulan moralimi düzeltmeye çalışırdı. İçimden hiç gülmek gelmese bile onun öyle bir enerjisi olurdu ki gülmek zorunda kalırdım. Bazen kırılmasın diye sevinmiş numarası yaptığım da oluyordu. Anlasa da bir şey diyemiyordu.

Anılar güzeldi, insanın canını acıtmadığı müddetçe. Benim canımı acıtıyordu. Tam şu an anılarımı unutmayı isterdim. Bencilliğim babama olan özlemimin önüne geçtiği her an kendimden nefret ediyordum. Sadece fiziken değil ruhen de yaralıydım. Hani neredesiniz? Neden yoksunuz yanımda? Atacağım adımı önceden tahmin edip bilen ve kendi gelen kadar peşimden abimi gönderen babam nerede? Yoktu. Hâlâ yokluğuna alışamamıştım. Peki ya abim? Neden benimle olmayı seçmemişti? Ona açık açık söylemiştim ama o arkamdan iş çevirmeyi tercih etmişti. Bana yalan söylemişti ve benim bunu kolay kolay affetmeyeceğimi biliyordu.

Derin almaya çalıştığım nefes kaburgalarımın batmasına sebep olduğunda acıyla inledim. Sesimden sonra bir kaç hışırtı kulağıma geldi ama gözlerimi açmadığım için ne olduğunu anlayamadım. Göz kapaklarımın üstünde tuğla varmış gibi açmakta zorlanıyordum.

"Veda." Saçlarımın arasına karışan el yavaşça okşamaya başlamıştı. Sesin sahibini elbette tanıyordum. Kırılan kemiklerim yüzünden muayene edildiğim zaman acıdan dolayı bir kaç dakikalığına uyanmıştım. O an görmüştüm başımda bana deli dehşet endişeli gözlerle bakan yeşilleri.

Hayatın bana karşı oynadığı bir oyun mu dersiniz, talihsizlik mi, şansızlık mı yoksa sadece basit bir tesadüf mü dersiniz bilmiyorum fakat bana çarpanın Fırtına olması beklediğim bir şey değildi. Onu görmenin şaşkınlığını bile yaşayamamıştım.

Nihayet uğraşlarım sonucu gözlerimi açabildim. Tavandaki beyaz ışığa alışana kadar göz kapaklarımı kırpıştırmak zorunda kaldım. Kaç gündür uyuyordum? Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslatırken uyandığımı gördüğü hâlde Fırtına elini çekmemişti.

Dudaklarımın önüne gelen bardağa uzanıp bir kaç yudum içtim. Bunu yaparken bile canım yanmıştı. Nasıl düzelecekti bu?

Başımı yavaşça çevirip ona baktım. Sakalları onu son gördüğüm zamana göre uzamıştı, gözleri yorgun bakıyordu. Üstünde spor denilebilecek kıyafetler vardı. Konuşmadan bakışlarımı çektiğimde odanın kapısı açıldı ve içeri doktor ile hemşire girdi. Hemşire güler yüzüyle bana bakıyordu. Uyanmam onlar için iyi bir haberdi.

Doktor ilk önce gözlerime ışık tutup kontrol etti. "Beni duyabiliyor musunuz Veda Hanım? Nasıl hissediyorsunuz?" Diye sorduğunda yavaşça başımı salladım. Konuşmak istemiyordum. Üstümdeki örtüyü sıyırıp ayaklarıma elindekini vurarak test etti. Çok şükür ki her vuruşunu ve batırışını hissediyordum. Yatağın önünde duran masadan dosyamı alıp bir şeyler yazdı. Sanırım durumum iyiydi. Bana içten bir şekilde gülümsedi.

"Şimdilik gayet iyisiniz, sizi biraz daha misafir edeceğiz. Henüz tam anlamıyla atlatıp atlatmadığınızdan emin değiliz."

Kaşlarımı çatıp merakla doktora baktım. Neyi atlatıp atlatmamamdan emin değildi?

RUHA VURULAN NEŞTERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin