Yeni bölüm iyi okumalar dilerim
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.Demir'in telefonundan atılan fotoğrafta yerde karnına bıçak darbesi almış baygın bir şekilde yatan Demir vardı. Gördüğüm an elim ayağım titremeye başlamıştı. Ne yapacağımı bilmiyordum çünkü Demir nerde bulunduğu yerin adresi ne hiçbir fikrim yoktu. Tekrar bildirim sesi geldi ellerim titrediği için mesajlara zar zor girmeye çalıştım. Tekrar Demir'in telefonundan gelmişti mesaj. Tıklayıp tıklamamak arasında kalmıştım çünkü daha kötü birşey atılmış olabilirdi. Derin nefes alıp tıklamaya karar verdim ve tıkladım.
Yazan kişi "Kendi kafana göre intikam alırsan olan sevdiklerine olur, şimdi atacağım adrese ya tek başına gelirsin yada Demirciğine elveda dersin" diyip arkasından direk konumu atmıştı.
Ne yapacağımı bilmiyordum Ya gidicektim Ya da Demir'i düpedüz ölüme terkedicektim. Hıçkırmaya başlamıştım sanırım kriz geçirmem yakındı.Ayağa kalkıp evin etrafında yuvarlaklar yapmaya başladım. Kimdi bunlar Demir ve benle ne alakaları vardı hiçbirşey bilmiyordum. Düşünmekten beynim yok olucaktı. Oraya gitmem gerekiyordu yoksa Demir'i ölüme terk edicekleri çok açıktı. Üzerime düzgün birşey giymek için hızlı adımlarla dolabımdan kıyafet alıp giyindim.
(Safra'nın giyindiği kombin)
Hızlıca evden çıkıp arabama bindim. Atılan konumu açıp oraya doğru sürmeye başlamıştım. Çok uzakta değillerdi 20 dakikaya varabilirdim oraya. Demir'e zarar vermelerini istemiyordum çünkü Demirle ne kadar tartışsakta o benim ilk arkadaşımdı. Ben yalnızken o benim yanımda olurdu her zaman beni teselli eder kötü günlerimde beni yalnız bırakmazdı. Şimdi bende onu yalnız bırakamazdım. Geliyorum dayan Demir az kaldı lütfen.
20 dakika sonra varmıştım büyük depo gibi bir yere gelmiştim. Arabadan inip etrafa bakındım hiç ses yoktu sanki kimse yoktu. Telefonumu açıp Demir'in telefonuna mesaj attım. Çok geçmeden hemen cevap geldi "Depo'nun içerisine gir arkadaşın orada" yazmıştı. Koşarak depoya doğru ilerledim. Demir diye seslenmiştim ama cevap yoktu. Depoya girdiğimde ilerde yerde kanlar içinde yatan Demir'i gördüm koşarak yanına gittim.
Gözleri çoktan kapanmıştı. Demir'in yanına oturmuş ağlar haldeyken arkamdan ses geldi. Arkamı döndüğümde maskeli ve eldivenli bir adam bana doğru yaklaşıyordu."Siz kimsiniz!" Diyip hemen ayağa kalktım. Ancak cevap vermedi ve Adam'ın elinde kanlı bir bıçak vardı. Bana doğru yaklaşınca bende uzaklaşmaya başladım ancak adam hızlandı ve yanıma çoktan gelmişti bile. Adam bana doğru saldırmaya çalışacaktı ki koşmaya başladım. Depo'nun ucuna doğru ilerlerken arkamda ki adam'ın ayağı takılıp düştüğünü duydum arkamı döndüğümde bıçagını elinden düşürdüğünü ve onu almaya çalıştığını farkettim.
Adam bıçağı alamadan koşup adamın önündeki bıçağı oradan aldım. Adam ayağını burkmuş olucakki yerden kalkamıyordu. Ben bıçağı elimde adama doğru tutmuş vaziyetteyken adam konuştu "lütfen beni öldürme ben daha çok gencim sadece işimi yapıyordum bırak gideyim" demişti. Eğer bırakırsam ve giderse suçlu olan kişiyi tekrar bulmak zorunda kalırdık ama bir yönden de risk altında olmayıp Demir'e yardım etmeye çalışabilirdim. Adama gitmesi için elimle işaret yaptım adam da dünden razıymış gibi birden ayağa kalktı ve depodan koşarak çıktı. Nasıl koşabildi daha az önce ayağını burkmuştu ve kalkamıyordu? Bu işte birşey vardı ama şuan bunu düşünemezdim.
Koşup Demir'in yanına gittim. Çok fazla kan kaybediyordu. Elimdeki bıçağı Demir'in yanına bırakıp Demir'in t-shirt'ünden biraz yırtıp kanayan yere baskı yapmaya başladım. Elime, üstüme hep Demir'in kanı bulaşmıştı uzaktan biri görse onu ben öldürdüm sanardı. Demir'in yarasına baskı yapmaya devam ederken telefonu elime aldım ambulansı tam arayacaktım Ki dışardan siren sesleri gelmeye başladı.
Ben aramadan kim aramıştı ambulansı? Neyse kim aradıysa ona teşekür ederim. Demir'in yarasına baskı yapmayı bırakıp depodan çıktım. Ambulans ve Polis ekipleri gelmişti. Onların yanına doğru gidip benimle gelin işareti yapacaktım Ki polisler bir anda silahlarını bana doğru tuttular ve "Eller havaya kıpırdama sakın" dediler. Ne oluyordu anlamıyordum ben birşey yapmamıştımki.
Polislere birşeyleri anlatmaya çalışıyordum ama dinlemiyorlardı. Depoya çoktan girmiş olan polisler ve ambulans ekibi Demir'i çıkartıyorlardı. Demir'in yanına koşucaktım ki polisler izin vermedi. Bir tane polis diğer polislere "Cinayet içerde işlenmiş, cinayet silahı cesedin yanında duruyordu komiserim" ceset mi? Ceset öldürülen kişilere denmiyor muydu? İyi de Demir ölmedi ki sadece bayıldı değil mi? Demir ölemezdi değil mi? O beni bırakamaz kıyamazdı.
Elimde Demir'in kanları vardı hala ve ben kafayı yiyecektim. Demir ölmüştü ve ben onu kurataramamıştım. Yere çöküp hıçkırarak ağlamaya başladım. O sırada önümdeki polis "Kızı tutuklayın olay yerinde sadece şuan o var bu yüzden suçlu olma olasılığı var" dediğinde ayağa kalkıp polisin üstüne doğru yürümeye başladım çünkü beni Demir'in ölümüyle suçluyorlardı şaka mı lütfen şaka olsun lütfen sadece bu yaşananlar bir kabus olsun ve ben şimdi uyanayım lütfen. Polis'in üstüne yürüdüğüm esnada arkamdan diğer polis ellerimi tutup kelepçeyi takmıştı.
Kendimi anlatamıyor oluşum derdimi anlatamamak o kadar kötü birşey ki bütün bu olanlar nasıl bu kadar kısa sürede yaşanabilirdi? Daha bu sabah Demir ile konuşmuştum. Onu azarladığıma o kadar çok pişmanım ki keşke hep onun yanında olsaydım onun bana verdiği değer kadar değer verebilseydim. Özür dilerim Demir Affet beni...
Aradan yarım saat geçmiş polisler beni nezarete atmışlardı bile. 10 dakika sonra bir polis gelmiş bana birini arama hakkım olduğunu söylemişti. Benim de aklıma ilk Keskin geldi polise telefonumdaki Keskin diye kayıtlı kişinin numarsinı benim telefonumdan bakıp yazmasını istemiştim çünkü ezberimde değildi ve kendi telefonumdan arama hakkım yoktu. Poliste kabul edip numarayı kendi elindeki telefona aktarıp telefonu hapörlere aldı çalıyor çalıyor
çalıyor.. "Alo?" Açmıştı keskin benim tek ümidimdi ve o bana güvenebilirsin dediği için onu aramıştım. Polis karşımda beni beklerken telefonu elime alıp konuşmaya başladım."Keskin sen misin, nolur bana yardım et şuan yapmadığım birşey için suçlanıyorum lütfen karakola gel" Dememle telefon suratıma kapandı.
Polis telefonu alıp geri yerine geçti.Köşeye geçip kafamı dizlerime dayayıp ağlamaya başladım. Psikolojim bozulmuştu üstüm elim her yerim Demir'in kanıylaydı hala.
Yarım saat geçmişti birden nezaretanenin kapısı açılmıştı kafamı kaldırdığımda himası tanıdık olmayan biri vardı karşımda "Safra iyi misin" demişti. Sesi bir yerden tanıdık geliyordu ama çıkaramıyordum oda bunu anlamış olacaktı ki "Benim Keskin" dedi. Gelmişti..Hemen ayağa kalkıp ona sımsıkı sarıldım.
Tek dayanağım oydu umarım bana yardım edebilirdi. Ben ona sımsıkı sarılıyorken o "Merak etme karşında koskocaman Savcı duruyor" demesiyle ondan ayrılıp büyümüş olan gözlerimle ona baktım o ise sadece bana bakıp gülümsüyordu. Ve o beklenen soru geldi "Safra sen yapmadın değil mi lütfen bana doğruyu söyle" demesiyle sanki kalbim acımıştı çünkü sanki ben yapmışım gibi soruyordu bana bunu sormadan inanması gerekiyordu. Çünkü benimle alakalı hereyi biliyordu.
"Gerçekten bunu bana soruyor musun?"diyip sinirden kafama vurmaya başlamıştım. Keskin beni durdurmaya çalışıyordu ama işe yaramıyordu çünkü kriz geçiriyordum o an bana sarıldı ve kulağıma "sakinleş Safra inanıyorum sana ama seninde bana inanman lazım ve seni kurtarıcam merak etme" diye fısıldamıştı. Az da olsa sakinleşmiştim çünkü bana bir kişinin inanması bile güç veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karamsar
RastgeleNe zaman ne olacağı belli olmaz, bir bakmışsın demirlikler arkasındasın..