2.Bölüm

134 9 5
                                    




❝Biliyorsun  ben hangi şehirdeysem
Yalnızlığımın başkenti orası..❞

𝐂𝐞𝐦𝐚𝐥 𝐒𝐮𝐫𝐞𝐲𝐚

Keyifli Okumalar!

𝟐.𝐁𝐎𝐋𝐔𝐌
ℱ𝑒𝓇𝒻𝑒𝒸𝒾𝓇

Bir Şubat gecesiydi, ihanetin soğuk rüzgarları şiddetle esiyordu.

İhanetin sert darbeleri, ruhuma yakıcı darbeler bıraktı.

İçinde hissettiğim ikilemin arasında görüyordum kendimi, bir yanım öfkemin kurbanı olmak isterken diğer yanım ise dudaklarımı mühürlemek ve oradan usulca ayrılmayı diliyordu. Mantığıma sığdıramadığım cümleleri döktüğü her seferinde kaşlarım çatılıyor, kendimi engelleyemeyerek gözlerim bir anlığına ona kayıyordu. Dudaklarından dökülen kelimeler kendini aklamaya yetmeyecek kadar kiri barındırıyordu.

Avuçlarını elbisesinin açıkta bıraktığı bacaklarına bastırdı, alnından süzülen damlalar gerginliğini sundu gözler önüne. Gözleri ise bakmaya zorladığı adamın üzerindeydi, derin soluklar alarak titreyen elleriyle önündeki su bardağını kavrayarak dudaklarına götürüp yudumladı.

Hadra benim çocukluğumdu. Yıllardır ailelerimizin yakınlığının oluşturduğu dostluğumuzun geçen yıllarla karşılık oluşturduğu bağdı. Bize aile olmayan ebeveynlerimizin varlığına oluşturduğumuz minik ailemizdi. Şimdi ise gözlerime baka baka o adama anlatıyordu gerçekliği barındırmayan cümleleri.

"Bazı gerçekleri daha iyi anlayabilmek için ihanetler gerekir." dedi babam, kaşları diğer zamanlar da olduğu gibi çatıktı. Gözleri yavaşça yüzümde gezindiğinde hissedilir öfkesi canımı yakmaya devam etti.

"İhanetler, hataları bağlar Lal. Hatalar, ihanetleri gün yüzüne döker."

Elindeki bardağını dudaklarından götürerek büyük yudum aldı, yüzü içtiği içeceğin etkisiyle buruşurken, içtiği şey her neyse bundan hoşlanmıyor gibi görünüyordu.

"İhanetler can yakar, can alır ve sona götürür."

Masanın üzerine bıraktığı bardağının ardından avuçları yumruk şeklini aldı, babamın çalışma odasında masanın karşısındaki koltuğun üzerinde oturuyordum. "Anlıyor musun beni Lal?" Beni uyarıyor gibi gözüküyordu, genelde çalışma odasına her geldiğimde beni uyarırdı.

"İhanetini affettim. Bir defa."

Gözlerimi sımsıkı yumarak o günleri hatırlamak istemedim. "Sana nasihatim olsun, kimsenin sana ihanet edecek kadar yaklaşmasına izin verme."

On birinci yaşım ve diğerleri. Babamın nasihatleriyle geçirdiğim yıllar, haklıydı. Ama ben fazla bir şey istememiştim, sığınabileceğim tek liman olarak görmüştüm sadece. Hadra benim tek dostumdu. Ötesi yoktu fakat ihanetin soğuk rüzgarı yakıcı gerçekliğiyle her şeyi gün yüzüne çıkartmıştı.

Böyle mi olmalıydı yoksa o sonları bizler mi yaratırdık?

Kader miydi ya da bizim ellerimize verilen kalemlerle yazdığımız satırlar mıydı tüm bu yaşanılanlar?

Soruların cevapsız kaldığı anın içinde buldum kendimi. Silahın namlusunu hissettim üzerimde, çıkmayan kurşuna rağmen hissettiğim acının tarifi yoktu. Kuruyan dudaklarımın üzerinde dilimi gezdirirken gözlerim Hadra'nın üzerinden ona çevrildi, Karam Çakabey'e. Kara gözlerinin yansıması babamın bakışlarını andırıyordu. Geleceğimin ve geçmişin iplerini birbirine dolanmıştı sanki. Derin nefes alıp verirken midemin bulandığını hissettim, stres olduğum zamanlar bulanan midemin yeri değildi şu anda.

SİNEK VALESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin